Beşköy Sel Felaketinin 24. Yıldönümü
7 Ağustos 1998 tarihinde Trabzon’un Köprübaşı ilçesine bağlı Beşköy Beldesi’nde yaşanan sel felaketinde...
6.08.2022 23:20:34
Bu haber
1405 kez okundu
Beşköy Sel Felaketinin 24. Yıldönümü
Anma Programı yarın (07.08.2022 Pazar) saat 13:00’te başlayacak.
7 Ağustos 1998 tarihinde Trabzon’un Köprübaşı ilçesine bağlı Beşköy Beldesi’nde yaşanan sel felaketinde hayatını kaybeden 47 hemşerimizin acısı yüreğimizde halâ tazeliğini koruyor. Rahmet ve dualarımızla...
7 AĞUSTOS 1998 BEŞKÖY SEL FELAKETİ 24.YILI ANISINA ...
Hayat burada Sabah ezanı ile başlar Yatsı ezanının sesiyle biterdi. Burası Manevi sahanın güçlü ışığında hep şenlendi. Kuran Kursları, Hafızların sesiyle inlerdi. İmamlar alimler bölgeye ve manevi sahaya ışık verdi burada. Merhum Sefer Efendi, Merhum Yusuf Efendi, kahramanlar, kahveciler, yazıcıoğlulları, ispizadeler, iskenderzadeler, yazıcılar daha niceleri. Kuranın ilk emri oku gerçeğiyle, Okumaya ve Okutmaya ilgili halkı oldu. Manevi sahada mezire Camii merhum alimler sayesinde Adeta yörenin ilim irfan merkezi oldu. Akademik saha ise, Hep buranın yetiştirdiği ülkenin renkli simalarını konuşurdu. Zaman dur durak bilmiyordu burada. Yaz başka kış başka ilkbahar başka sonbahar başkaydı. Koşuşturmalar, gündelik planlar aylık, yıllık planlar. Kısaca hayat burada çalışmanın ibadet bilinciyle, sabah erken başlar, akşam geç biterdi. Demirci dükkanlarında Uyumlu ve nizamı çekiç sesleri. Gece gündüz Biçki tahta kesen Atölyeler. Köylere gidip gelen araç trafiği. Yemeğin yüz metreye kokusunu gönderdiği Lokantalar. Bakkallara girdiğinde hep doğal katkısız ürünler kokusuyla doğal meyveler önce arıları sonra kokusu bizleri çekerdi. Son bahar Rüzgarları bir başka eserdı, ahenkle uyumla dökerdi yapraklarını, bazen tozu dumana, bazen dumanı toza katardı. Yaprakları döküp, adeta haber verirdi, gelin yaprak toplamaya dercesine. Haksızda değildi sonbahar, hayvanın kışın konforunu rahatlığını düşündürürdü. Tıka basa dolu yaprak sepetleri küçük çocukları bazen yanlarında oludu. Annelerin ablaların sırtlarında ve de kış hazırlığı için odun yükleri. Eğlenceye çoğu zaman dönüşen o meşhur toprak, tarla ahbin ırgatlıkları. Kısaca, dur durak bilmeyen ve bitmeyen bir koşuşturma, hareketli ve çalışkan halk vardı burada. İlk bahar olurdu Yaylalar akla gelirdi, hazırlanırdı hayvanlar çıkardı Yaylacı mezirelere İsmail Ağaya, Hamzağa’ya, Barma’ya ve diğer yaylalara. Kış, burada, yapılan son hazırlıklarla karşılanırdı. Sessiz, sinsi yağardı beyaz örtü hapsederdi bizleri evlere. Unutulmaz, adına şarkılar türküler yazılan mis gibi lezzet Kuymağın, mısır çorbalığının hazırlandığı Değirmen vardı burada. Olmazsa olmazdı. Sıra, nöbet beklenir, kadınların muhabbet, karşılaşma haber alma yerleri olurdu. Sırtında onca ağır yükle kasabadan çıkardı köylere kadınlar. Sabah Kasaba içinde dolardı Çay ocakları, ne hikmettir çayında kokusu başkaydı o zaman. Muhabbet ise, hele hele seçim zamanları siyaset başta olmak üzere hep hararetli samimi sıcak diyaloglar olurdu. Toplanırdı ahali, kışın sobanın etrafına sarılırdı ısınmak için sobaya. Sürmene’ye inmek için dolardı minibüslere. Manahoz rehberiydi Sürmene’ye kadar yolçunun. Birde Gevenoğlu Ali Vardı, haftanın belli günleri Kasabayı Samsuna taşırdı. Uzun otobüsüyle kıvrıla kıvrıla gelirdi kasabaya. Gece gündüz dolan kahvehaneler, sürekli yanan ışıklar eşliğinde oyun taş sesleri, hele hele Ramazan ayında hiç eksik olmazdı. Derelerde gençler Alabalık tutmak, göl yapıp yüzmek için birbiriyle yarışırdı. Yaz gelirdi, gurbetten sılaya dönenlerle şenlenirdi kasaba. Atardı Alamancı havasını getirdiği Aracıyla, şatafatlı giyimiyle bizlere. Ramazan ayı bir başka karşılanırdı burada, camiler cemaatlerle tam kadro dolar taşardı. Teravih adeta toplu eksiksiz kılınacak diye şartlanırdı kasaba halkı. Mütedeyyin kasaba halkı eksiksiz camileri doldururdu. Burada cenazeler olurdu, ölüye çok farklı ağlanır çok farklı dua edilirdi.
Yaşam, unutulmaz bir film şeridi gibi geçen bütün güzellikleri, acı ve tatlı hatıralarını bize sundu burada.
Burası, yeşilin farklı tonlarını, sıra dışı insanlarını yüreğinde barındıran eski adıyla Mezire altı, şimdiki adıyla Beşköydü...
7 Ağustos 1998 Cuma günüydü. O tarihe kadar, alışkındı, zar zor şartlara Yağan
Yağmura kasaba halkı...
O gün sanki bir felaket gelecek habercisi idi yağan yoğun yağmur Beşköy için. Üç sefer ard arda, adeta kaçın terk edin dercesine damlalar birbirini kovalıyordu. Yapılan belediye anonsları, uyarılar bile coğrafyanın selden kaderini değiştiremedi. Yağmur ısrarcı inatçı hızıyla yeryüzüne iniyordu. Öyle ki mesar denen ırmağın her iki yakasından kopan seller vadide bent oluşturup göl biriktirip patlayıp akması sonrasına kadar...
Ve acı sonuç, bir belde Haritadan silindi.
Ölen 47 şehit, geriye unutulmaz acı hatıralar, kaybolan dükkanlar, kaybolan coğrafya. Kaybolan ayak izleri silinse de anılarımız gönüllerde asla silinemedi.
Ölen tüm şehitlerimize Allah cc rahmet eylesin, makamları ali, mekanları cennet olsun inşallah...
Yazar
Mustafa Yakupoğlu
06.08.2022
Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter
kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar
hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2