ÜLKEYİ KİMİN YÖNETECEĞİNE SADECE MİLLET KARAR VERİR
Bu topraklarda istiklal ruhu asla kaybolmayacak, bu milletin yiğit evlatları tarafından korunacaktır. 100 yıl sonra tekrar ve daha gür bir sesle istiklalimiz ve istikbalimiz için 78 milyonun tek bir yürek olduğunu buradan haykırıyoruz.
22.03.2016 21:36:01
Bu haber
686 kez okundu
Başbakan Davutoğlu, TBMM Grup Toplantısında Konuştu
Başbakan Davutoğlu, "Bugün sabah saatlerinde Brüksel'de meydana gelen, terörün küresel yüzünü bir kez daha gösteren saldırıları lanetliyor, Belçika Hükümeti ve halkına taziyelerimi sunuyorum" dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, Nevruz Bayramını kutlayarak, "Bu ülkenin havasına, suyuna, taşına, toprağına selam olsun. Yeni baharımız güzel günlerin başlangıcı olsun, Nevruz bayramımız kutlu olsun. İnşallah ülkemize bahar ile birlikte huzur ve güzellikler de gelir. Bunu canı gönülden niyaz ediyorum" dedi.
Çanakkale Zaferi'nin 101. yıldönümü dolayısıyla bütün şehitleri rahmetle yad ettiğini belirten Davutoğlu, "101 sene sonra Çanakkale'den Türkiye'ye yayılan ruh bir kez daha göstermiştir ki şehitlerimizin ve gazilerimizin izini süren milletimizin Çanakkale ruhunu sonsuza kadar koruyacaktır" diye konuştu.
Çanakkale ve Çanakkale'nin sembolize ettiği bayrağın, sancağın, istiklalin hiçbir zaman yere düşmeyeceğini ifade eden Davutoğlu, Çanakkale destanının tarihte bir kere yazılmış ve bitmiş bir destan olmadığını; bu destanın milletçe yazılmaya ve yaşatmaya devam edileceğini kaydetti. Davutoğlu, şunları söyledi:
"Bu topraklarda istiklal ruhu asla kaybolmayacak, bu milletin yiğit evlatları tarafından korunacaktır. 100 yıl sonra tekrar ve daha gür bir sesle istiklalimiz ve istikbalimiz için 78 milyonun tek bir yürek olduğunu buradan haykırıyoruz. Hain hesap ve planlarla bu milletin iradesini esir alabileceğini zannedenler daima kaybettiler ve bundan sonra da kaybedecekler. TBMM çatısı altında bu milletin istiklaline ve istikbaline asla halel getirmeyeceğimize bir kere daha AK Parti grubu adına söz veriyorum. Çünkü milletin ideallerini savunan AK Parti Grubu var ve Mecliste daima olacak. 101 sene önce yedi düvele karşı Çanakkale'de istiklalimizi savunmuştuk. Şimdi de bütün eşkıyalar, çeteler, terör odaklarına karşı bu sancağı, bayrağı daima dik tutacağız.
Bu vesileyle bu sabah saatlerinde Brüksel'de meydana gelen ve terörün küresel yüzünü bir kez daha gösteren saldırıyı lanetliyor, Belçika hükümetine ve halkına taziyelerimi sunuyor, milletimizin adına dayanışma duygularını paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz hafta Brüksel'deydik. Bugün burada tekrar küresel teröre ve her türlü teröre, DAEŞ, PKK ya da DHKP-C, her türlü teröre karşı bütün insanlığı birlikte davranmaya davet ediyorum."
BİRİLERİNİN DEVAMI NİTELİĞİNDE EYLEMLER
Devlet ve millet olarak zor bir dönemden geçildiğini belirten Davutoğlu, birçok terör örgütünün aynı anda ve koordineli bir şekilde ülkeyi, milleti ve hükümeti hedef aldığını dile getirdi.
"Adları farklı olsa da hepsinin amacı aynı. Birbirleriyle mücadele ediyor görünmelerine rağmen söz konusu Türkiye olduğunda hepsi aynı talimatla hareket ediyor" diyen Davutoğlu, şunları ifade etti:
"Yanyana gelemeyecek örgütler, karşıtmış gibi görünen örgütler tek bir çatı altında bize karşı toplanıyor. Türkiye'yi güçsüzleştirmek ve istikrarsızlaştırmak için vahşice yöntemlere başvuruyorlar. Adeta tek bir noktadan kontrol edilen bu terör örgütleri sürekli ve birbirinin devamı niteliğinde eylemler yapıyor. 17 Şubatta Ankara'da PKK/PYD terör örgütü bombalı saldırısı gerçekleştirdi. Bu saldırıdan hemen sonra 3 Mart'ta DHKP-C terör örgütü İstanbul Çevik Kuvvet Müdürlüğümüze saldırdı. 13 Mart'ta yine PKK/PYD terör örgütü Ankara'da sivil vatandaşlarımıza canlı bomba saldırısı gerçekleştirdi ve 19 Mart'ta eli kanlı terör örgütü DAEŞ İstiklal Caddesi'nde bir canlı bomba eylemi gerçekleştirdi. Peş peşe gerçekleştirilen bu saldırılar terör örgütlerinin nasıl koordineli çalıştığını, nasıl birbirini tamamladıklarını, nasıl aynı merkezden Türkiye'ye saldırmak üzere yönetildiklerini gösteriyor. Bazen PKK'nın imdadına DAEŞ yetişiyor, bazen DAEŞ'in imdadına DHKP-C, bu terör örgütlerinin tümünün imdadına da sürekli olarak paralel örgüt yetişiyor.
Ölen yabancı uyrukluların ailelerine ve ülkelerine taziyelerimi bildiriyorum. Terör dolayısıyla hayatını kaybeden, şehit olan sivil, asker bütün vatandaşlarıma Allah'tan rahmet, ailelerine sabır, yaralanan vatandaşlarımıza şifa diliyorum. Bu şehitlerimiz artık Çanakkale haftasında Çanakkale şehitleriyle birlikte hep anılacaklar ve nasıl Çanakkale ruhu o zaman bir milletin tekrar ayağa kalkışını simgelediyse şimdi bu şehitlerimizin manevi emaneti de 21. yüzyılın Çanakkale emaneti olarak ebediyen aramazda yaşayacak."
Davutoğlu, Türkiye'nin 40 yıldır terörle mücede eden bir ülke olduğunu, terörün kendisine yandaş bulduğu atmosferden beslendiğini söyledi.
Terör eylemlerinin hiçbir dönemde kendisini bu kadar meşru gösteren, kendisine uygun zemin yaratan taraftarlar bulmadığını belirten Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Türkiye'yi bir istikrarsızlık ve şiddet sarmalına sokmayı hedefleyen şer odakları sadece bu örgütleri bir araya getirmiyor, aynı planın parçası olarak sivil uzantıları da seferber ediyor. Terör örgütleri saldırdıktan hemen sonra daha önceden bu şer ittifakı içinde yer almaya ikna edilen gazeteci, sözde aydın, akademisyen ve siyasi partiler de koro halinde bu saldırıların algı yönetimini oluşturmak üzere seferber oluyorlar. Bazen terör örgütlerini açıkça aklayarak, bazen terör örgütlerine tek laf etmeden sadece hükümetimizi suçlayarak, bazen de toplumu korku ve paniğe sevk ederek kendilerine verilen rolleri icra ediyorlar. Çok açık bir şekilde rol dağılımı, iş bölümü yapmış durumdalar. Terör örgütleri de bu sözde aydın ve akademisyenler de terör işbirlikçisi medya da siyasi partiler de aynı hain planın parçası olarak aklediliyorlar.
Burada gerçek akademisyen kültünü, ahlakını temsil eden ilim adamlarını da gerçekten habercilik yapan medyayı da tenzih ediyorum ancak bunların ötesinde teröre tek bir söz söylemeden sürekli hükümetimizi, devleti suçlayanları da buradan bir kez daha kınıyorum. Kandil'den 'aydınlar ve akademisyenler de bu işlerin içine girmeli' diye açıklama yapılıyor, üzerinden birkaç gün geçtikten sonra sözde aydın ve akademisyenler devleti, hükümetimizi, güvenlik güçlerimizi suçlayan, ancak terör örgütlerine tek laf etmeyen bildiriler yayınlıyorlar.
Acaba Brüksel'deki bu saldırılardan sonra Belçika'da herhangi bir aydın, akademisyen kendi hükümetine dönük bir eleştiri getirecek mi? Paris saldırısından sora getirdiler mi? Hepsi omuz omuza teröre karşı durma kültürünü geliştirmeye çalıştılar. Ama bizde maalesef Suruç saldırısından bu yana ne zaman bir terör olayı olsa birileri çıkıp devlete, hükümete, Cumhurbaşkanımıza ve bizlere hakaretler yağdırıyorlar, terör örgütlerine tek laf etmiyorlar. Artık bu maskeler inmiştir. Kim terörün yanındaysa açık ve net bir şekilde yanında olsun, kim karşısındaysa da açık ve net bir şekilde tavrını ortaya koysun."
KIYAMETE KADAR...
İzleyicilerin "Dik dur eğilme bu millet seninle" sloganları üzerine Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çanakkale'de Seyit onbaşılar nasıl eğilmedilerse Allah şahit olsun, Meclis şahit olsun ki biz de eğilmedik, eğilmiyoruz, eğilmeyeceğiz. Yılmadık, yılmıyoruz, yılmayacağız. Korkmadık, korkmuyoruz, korkmayacağız. Ayaktayız, ayakta dimdik olacağız. Kıyamete kadar bu milletin istikbalini korumaya canımız pahasına her daim seferber olacağız. Allah devletimizi ve milletimizi baki ve galip eylesin.
Çanakkale şehitleri şahit olsun, hangi elden talimat alıyorsa alsınlar, hangi köşeden saldırırlarsa saldırsınlar dimdik ayakta olacağız. Onlara ve onların arkasındaki güçlere de sesleniyorum; sizler bu milletin iradesini sarsamayacaksınız. Sizler bu milletin istiklal ve hürriyet aşkını yok edemeyeceksiniz. Sizler bu milletin yüreğindeki imanı hiçbir zaman tüketemeyeceksiniz."
Davutoğlu, "Buradan bir kez daha bu sözde barış havarilerine soruyorum; şu son 1 ay içinde onlarca insan canlı bomba saldırılarında katledilmiş, güvenlik güçlerimiz PKK'lı teröristlerce şehit edilmiş, siviller ölmüş, şehirler yakılmış, neredesiniz ey adınlar, akademisyenler? Hangi vicdanla şimdi bütün bu olanları, öldürülenleri unutup, tekrar tekrar bize saldırıyorsunuz? Neden PKK'yı lanetleyen bir bildiri yayınlamıyorsunuz? Bildiriyi bırakın, neden PKK'ya dair bir eleştiri cümlesi dahi kuramıyorsunuz?" diye konuştu.
Terör örgütünün bu tablodan cesaret aldığını, kendilerinin ise milleten güç aldığını, milletle birlikte yürüyen ilim adamlarından, akademisyenlerden, aydınlardan güç aldıklarını dile getiren Davutoğlu, herkesin sınavda olduğunu, herkesin bugünlerde aldığı tavırla tarihe geçeceğini ifade etti.
Türkiye'de bu terör olayları esnasında habercilik dışında faaliyetlerle, ülkeyi karamsarlığa sevk etmek isteyen bazı medya çevrelerinin olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Eylemi, saldırıyı terör örgütleri yapar. İnsanları terör örgütleri katleder. Daha doğmamış bebekleri terör örgütleri öldürür ama bazı internet siteleri, bazı gazeteler, terör örgütlerine tek cümle etmez, 'sorumlu devlet' derler. Bırakın eleştirmeyi, terör örgütlerini yer yer de överler. Terör ile terör örgütleriyle işbirliği içinde çalışan böyle bir işbirlikçi anlayışı dünyanın hiçbir medyasında görmezsiniz. Medyaya, basın özgürlüğüne saygımız sonsuzdur ama medyanın ve basının bu kritik aşamalarda aldığı tavır, hem habercilik ahlakı bakımından hem de sosyal sorumluluk bakımından önemlidir.
Bu işbirlikçi anlayışın bir de uluslararası destekçisi, Türkiye düşmanı medya kuruluşları var. İşte terör örgütleri bu işbirlikçi medyaya güvenerek, bu kadar canice eylem yapmaya devam ediyor. 'Ben eylemimi, saldırımı yapayım zaten beni bu işbirlikçi medya makyajlar, aklar ve devleti suçlar' dedikleri için canice saldırmaya devam ediyorlar. Belçika'da, Fransa'da terör saldırısı olduğunda bir anda uluslararası medyada belli bir hassasiyet ortaya çıkar ama Türkiye'de teröristler saldırdığında, teröristlerden daha çok hükümetimiz suçlanır."
Başbakan Davutoğlu, dünyanın her yerinde milletin hukukunu koruduklarını, koruyacaklarını ve milletin hukukuna yönelik kim tek kelime söz sarf ederse hak ettiği cevabı her yerde vereceklerini belirtti. Terörle mücadelenin sadece hükümetin meselesi değil Türkiye'nin meselesi olduğunu, sadece iktidara değil, muhalefete de çok önemli görevler düştüğünü vurgulayan Davutoğlu, bunların en önemlisinin teröre karşı net bir tavır içinde olmak olduğunu kaydetti. Davutoğlu, "Ancak üzülerek ifade etmeliyim ki teröriste ve terör örgütlerine sahip çıkan siyasilerimiz, siyasi partilerimiz var" dedi.
KILIÇDAROĞLU'NUN TERÖR KONUSUNDA EZBER BİR TUTUMU VAR
Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Canlı bombanın taziyesine giden, terörist cenazelerine katılıp ağıt yakan, sokağa davet ettiği vandallarla 50 vatandaşımızın ölümüne yol açan, her gün devleti, hükümeti eleştirip PKK'ya tek laf edemeyen HDP'yi size ve milletime anlatmama gerek yok. Durumu açık seçik ortada ama beni asıl şaşırtan CHP'nin durumu. Onun için de CHP'ye oy veren vatandaşlarımızın da ciddi bir muhasebe yapmasını ve seslerini yükseltmelerini bekliyorum. Sayın Kılıçdaroğlu'nun terör eylemleriyle ilgili çok klasik, her zaman aynı şekilde işleyen ezber bir tutumu var. Terör konusunda kendisinden halen net bir tutum görebilmiş değiliz. Terör eylemleri sonrasında duyduğumuz sadece temelsiz bir AK Parti eleştirisi.
Terör örgütüne tek bir ciddi söz söylemeden hükümeti yıpratmaya çalışıyor. Buna karşılık kendi milletvekilleri örgütün kanalına çıkarken, fotoğraf karelerine girerken sesi çıkmıyor. Zaten CHP anamuhalefet partisi olmasına rağmen giderek garip bir siyasi topluluğa dönüşüyor. Bazı milletvekilleri Paralel Yapı'ya sahip çıkıyor, bazı milletvekilleri terör örgütünün kanallarına çıkıyor, bazıları sol görünümlü paravan örgütlerin militanlarına destek veriyor. PKK'lı teröristler maalesef HDP için ne anlam ifade ediyorsa, DHKP-C'li teröristler ve paralel örgüt de CHP için nerdeyse aynı anlamı ifade ediyor. DHKP-C'den gelen hiçbir terör eylemini CHP açık bir şekilde kınamadı. Geçmişte savundukları, haklarını koruduklarını iddia ettikleri canlı bombalar birer birer patlarken CHP bir özeleştiri yapmadı. CHP'li vekillerin ve zaman zaman Kılıçdaroğlu'nun DHKP-C'li teröristlere nasıl sahip çıktığını biliyorsunuz."
ONLARIN BEDDUASI İŞLEMEZ
Davutoğlu, Paralel Yapı'yla ilgili operasyonlar olduğunda engellemek, çarpıtmak için en önde CHP milletvekillerinin ellerinden geleni yaptığını söyledi. Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Demek ki ödeyecekleri bir diyet borçları var. O Paralel Yapı'nın ele başı geçtiğimiz günlerde bir Rus gazetesine verdiği röportajda Türkiye'yi 'terör devleti' olarak tanımlıyor. Amerika'da kalıp Rus gazetesine demeç veriyor, sonra da halen masum olduğunu iddia edip bizlere beddualara devam ediyorlar. Onların bedduası işlemez çünkü bizim arkamızda milletin, Çanakkale şehitlerinin duası var. Bu gelecek neslin duası var. Yeni bir beddua kaseti çıkmış görmüşsünüzdür. Onlar beddua ede dursun biz yolumuza devam edeceğiz. Milletin duasını almaya devam edeceğiz" değerlendirmesini yaptı.
ÜLKEYİ KİMİN YÖNETİP KİMİN YÖNETEMEYECEĞİNE SADECE MİLLET KARAR VERİR
"Bunlar Türkiye'nin karşısında kim varsa hep onların yanında duruyor" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Lafa gelince de kendilerini yerli ve milli bir yapı olarak lanse etmeye çalışıyorlar. Oysa bir kısım insanımızın dini inancını istismar eden bir suç örgütünden öte bir şey değiller. Türkiye düşmanılığını defalarca göstermiş, egemenliğimize kast etmiş, kökü dışarıda bir vesayet yapısına karşı biz etkin bir hukuki mücadele yürütürken, bunlar akla gelmez bir şekilde bu yapıya sahip çıkıyor. Eğer demokrasiye sahip çıkıyorsanız, bu yapı demokrasiye en büyük tehdittir. Yoksa siz bu yapıya sahip çıkarak neyin diyetini ödüyorsunuz Sayın Kılıçdaroğlu? Gizli dinlemelerle, kaset komplolarıyla, muhtelif davalarla insanlara kumpas kuran bir yapının mağdur edebiyatına gerçekten inanıyor musunuz?
Terör örgütlerinin, canilerin gerçekleştirdiği her kanlı saldırıdan sonra işbirliği içindeki bu çevreler, Türkiye'nin yönetilemediği, AK Parti iktidardan giderse her şeyin düzeleceği temasını işliyor. Bütçe görüşmelerinde de söyledim; Sayın Kılıçdaroğlu her saldırıdan sonra terör örgütlerine bir şey söylemiyor, dönüp 'Türkiye yönetilemiyor' diyor. Bir kez daha buradan söylüyorum; ülkeyi kimin yönetip kimin yönetemeyeceğine, kimin ehil olduğuna, kimin ehil olmadığına sadece millet karar verir. Millet, 1 Kasım'da kararını verdi Sayın Kılıçdaroğlu."
Terör saldırısı yaşanan Belçika'da siyasi kültür olduğunu ve bu nedenle anamuhalefet partisinin ülkenin yönetilemediği iddiasında bulunmayacağını, terör örgütlerine destek vermeyeceğini ifade eden Davutoğlu, Kılıçdaroğlu'nun ise terör olayları olduğunda terör örgütüne ağzını açmadan, "Türkiye yönetilemiyor" dediğini kaydetti.
Davutoğlu, "1 Kasım'da millet bir bize baktı, bir 13 yıllık başarı hikayemize baktı, bir CHP'ye ve Sayın Kılıçdaroğlu'na baktı ve bu ülkeyi kimin yönetebileceğine o gün karar verdi ve bugün bu karar aynen geçerli olarak yoluna devam ediyor" dedi.
Davutoğlu, toplumun bir kesiminden terör saldırılarının hemen ardından Hükümeti ve güvenlik güçlerini hedef alan açıklamalar yapıldığına dikkati çekti.
"Terör eylemleri sonrasında ısrarla zafiyet arayanlar, öncelikli olarak kendilerinin milli dayanışmamız üzerinde oluşturdukları zaafiyeti görsünler" diyen Davutoğlu, teröre karşı en büyük zafiyeti, terörü kınamak yerine mesnetsiz şekilde sürekli devlete kabahat bulan ve güvenlik güçlerini suçlayanların oluşturduğunu söyledi.
MHP GENEL BAŞKANI BAHÇELİ'YE TEŞEKKÜR
Başbakan Davutoğlu, terör olaylarının sonrasında ziyaret talep ederek kendisiyle görüşen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye de destek beyanlarından dolayı teşekkür etti.
Davutoğlu, "Böyle günlerde nasıl bir tavır alınması gerektiğinin güzel bir örneğini sergilediler. Bakanlar Kurulu'na ara verdim, 'Sadece destek için geldik, Bakanlar Kurulu'nu fazla ertelemeseniz, desteğimiz yanınızda' dediler. İşte bizim görmek istediğimiz muhalefet tarzı bu, Sayın Kılıçdaroğlu. Ümit ederiz bundan Sayın Kılıçdaroğlu da bir ders alır. Türkiye'nin yönetilemediği, istikrarsızlaştığı duygusunu pompalayarak kime hizmet ettiklerini, kimin ekmeğine yağ sürdüklerini bir kez daha düşünsünler" diye konuştu.
Terörün öncelikle korku salmayı, panik yaratmayı, birlik ve dayanışmayı ortadan kaldırmayı hedeflediğini vurgulayan Davutoğlu, CHP ve HDP'nin söylemleriyle terörün amacına hizmet ettiğini, millete güven telkin eden beyanlar yerine paniğe sevk edecek açıklamalar yaparak terörün ekmeğine yağ sürdüklerini dile getirdi.
SAYIN KILIÇDAROĞLU, SEN ÖNCE PARTİNİ YÖNET
CHP'nin milletin hissiyatına tercüman olmak yerine paralel yapının yazdığı senaryolardan medet umarak yenilgi üstüne yenilgi aldığını ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Buradan bütün ana muhalefet partisi milletvekillerine ve bu partiye oy vermiş seçmen vatandaşlarımıza sesleniyorum: Lütfen teröre karşı net tavrınızı ortaya koyun ve sesinizi yükseltin. Sayın Kılıçdaroğlu, bizim ülkeyi yönetip, yönetemeyeceğimizi tartışmaktan önce sen partini yönet, sonra Türkiye'nin nasıl yönetileceğiyle ilgili söz söylersin.
Meclis'in ilk başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün resmi indirildi mi indirilmedi mi diye 2 ay tartıştılar, hala soruya cevap bulamadılar. Bunu bile çözemeyenler ülkenin devasa problemlerini nasıl çözerler. Şayet kendisinin Türkiye'yi yöneteceğine dair milletimizin bir inancı olsaydı hem 7 Haziran'da hem de 1 Kasım'da bunu sandıkta gösterirdi. Ama her seçim döneminde kendisini ikna edenler bugünlerde yine kulağına bazı şeyler fısıldıyorlar. Anlaşılan Sayın Kılıçdaroğlu sandıkta alamadığını başka yollarla almaya ikna oldu. Bu tezlerin kimin dilinde olduğuna bir bakın, iş birliğinin boyutlarını çok açık görürsünüz."
TÜRKİYE'YE KARŞI BİR ŞER İTTİFAKI VAR
Başbakan Davutoğlu, terör saldırıları karşısında akademiye, medyaya, siyasete düşen sorumluluğun bu örgütlere destek vermek değil onları mahkum etmek olduğunu belirterek, bütün dünyanın terör tehdidi karşısında bulunduğu zor günlerde, devletin ve hükümetin yanında durmak gerektiğini kaydetti.
Terör saldırılarının arkasında hain bir plan, hain bir anlaşma ve iş bölümü olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Türkiye'ye karşı yürütülen terör saldırılarını destekleyen bir medya, akademi, siyaset ve uluslararası aktörleri de kapsayan bir şer ittifakı var. Ortada çok açık rol dağılımı ve iş bölümü var. Terör örgütleri de bu örgütlerin hedeflerine hizmet eden bütün çevreler de yazılan senaryoda kendilerine verilen rolü oynuyorlar" diye konuştu.
Teröristlere tek bir kelime edemeyenlerin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Hükümeti hedef gösterdiklerine işaret eden Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Birtakım fitne söylentileri yayarak bizi zayıf düşürmeye çalışıyorlar. İstanbul'da patlama oluyor hemen ardından birileri çıkıyor, 'Gidene kadar patlayacak' diyor. Utanmadan, ahlaksızca böyle bir twett atabiliyorlar. Ülkemiz, yitirdiğimiz vatandaşlar kan ağlarken onların ek hesabı var; Cumhurbaşkanı'mızı, AK Parti'yi, milletin verdiği emaneti terk ederek bizi bu emaneti terk edeceğimizi zannederek üzerimize geliyorlar. Milletin bize verdiği emaneti son nefesimize kadar koruruz. Hangi şer odakları ne yaparsa yapsınlar, ne söylerlerse söylesinler son nefesimize ve dizimizdeki son dermana kadar milletin emanetine sahip çıkacağız."
İSTİKLAL VE İSTİKBAL MÜCADELESİ
Gezi Parkı odaklı olaylarda, paralel yapının operasyonlarıyla, sokağa çağırılan vandallarla, şehirlere doldurulan teröristlerle AK Parti'yi devirmeyi hedeflediklerini dile getiren Davutoğlu, "Bu bir istiklal ve istikbal mücadelesidir. Bölgemizdeki haritaları yeniden çizme planlarına direnebilen tek ülkenin Türkiye olduğunu biliyorlar. Yeni Sykes-Picot planları çizenler, bunların karşısında dimdik duracak ve bütün Ortadoğu'nun birliğini, beraberliğini savunacak tek ülkenin Türkiye Cumhuriyeti olduğunu biliyorlar. Çanakkale ruhunu da Kut-ül Amare ruhunu da ayakta tutan tek kadronun AK Parti kadrosu olduğunu biliyorlar. Bunun sözcülerinin de Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti kadroları olduğunu da biliyorlar" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önderliğinde kutlu bir yürüyüşe başlayan AK Parti kadrolarının, Türkiye'nin refahının, istikrarının, büyümesinin teminatı olduğu için hedef alındığını dile getiren Davutoğlu, "Hepsi tek bir hedef doğrultusunda hareket ediyor. O hedef Türkiye'dir, o hedef milletimizdir, o hedef insanlığımızdır, o hedef kardeşliğimizdir" diye konuştu.
"Terör konsorsiyumunda yer alan teröristlere ve onlara taşeronluk yapan sivil uzantılarına" seslendiğini vurgulayan Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bugüne kadar size bu milletin hiçbir değerini çiğnetmedik, bundan sonra çiğnetmeyeceğiz. Bizi biz yapan değerlerimizden asla vazgeçmedik, asla vazgeçmeyeceğiz. Terörü bir olarak, birlik olarak, kardeş olarak bu ülkeden temizleyeceğiz. Biz, canımız pahasına bu ülkenin çıkarlarını koruruz, bilsinler ki istedikleri sonucu asla elde edemeyecekler. Bugüne kadar başaramadılar, hiç şüpheniz olmasın bundan sonra da başaramayacaklar.
AK Parti iktidarı olduğu sürece bunu başaramayacaklar. Türkiye bu terör tehlikesiyle etkin şekilde mücadele edecek güce sahiptir ve bu terör belasını mutlaka bertaraf edecektir. Ama teröristlerin eylemlerine zemin oluşturanları, milli dayanışmamıza zaafiyet getirecek açıklama yapanları da milletimiz asla unutmayacak, biz de unutmayacağız."
TERÖR KAYBEDECEK, MİLLET KAZANACAK İNŞALLAH
Teröre karşı en güçlü cevabın milletin el ele vermesi, dayanışma içerisinde bulunması olduğunu vurgulayan Davutoğlu, vatandaşlara da seslenerek asla umutsuzluğa kapılmamaları, hükümete inançlarını kaybetmemeleri gerektiğini söyledi.
Davutoğlu, "Bu kurabilecekleri son pusu, o yüzden bütün hainleri bir araya topladılar. Bu şebekeyi de çökerttiğimizde Türkiye'nin önü tamamen aydınlık olacak. Terör kaybedecek, millet kazanacak inşallah" değerlendirmesinde bulundu.
AK Parti'nin kurulduğu günden bugüne kadar siyaseti ve siyaset zeminini güçlendirecek adımlar attığını, karanlık odaklarla siyasi dizayn projelerine itibar etmediklerini anlatan Davutoğlu, "AK Parti iktidara geldikten sonra siyaset ve siyasetçi yeniden söz sahibi oldu, saygın konuma yerleşti" dedi.
Davutoğlu, "Ama bir kişinin siyasetçi olması, onu mutlak anlamda dokunulmaz kılamaz. AK Parti, kurulduğundan beri aynı ilkeyle hareket etti. Teröre destek veriyor, şiddet çağrısı yaparak birçok masum canın alınmasına vesile oluyorsa, arabasında silah taşıyor, bir caninin taziyesine gidiyorsa, bu kimselerin faaliyeti siyasi dokunulmazlık kapsamında asla değerlendirilemez" diye konuştu.
Bağımsızlık ve onun mücadelesinin sembolü olan Gazi Meclis'te olduklarını belirten Davutoğlu, Meclis çatısı altında teröre ve teröriste destek veriliyor olmasının, milletin vicdanını yaraladığını söyledi. AK Parti olarak milletin arzusu doğrultusunda, teröre destek verenlerin yargılanabilmesi için dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili fezlekelerin görüşülmesi kararını aldıklarını hatırlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunu gündem ettiğimizde, muhalefet partilerinden 'tüm dokunulmazlıkları kaldıralım' çağrıları geldi. Zannettiler ki biz korkarız, zannettiler ki bizim çekindiğimiz bazı hususlar var ve sürekli üstümüze geldiler. Zannettiler ki biz geri adım atacağız. Tam tersine onlar meydan okudu, biz 'hodri meydan' dedik. Hesap çok açıktı; HDP her türlü tahriki yaparak kendilerine yönelik fezlekelerin kaldırılmasını istismar edip mağdur edebiyatı yapmaya çalışacaklardı. CHP ve HDP de 'AK Parti dokunulmazlıkların kaldırılmasından kortu, çekindi' diyeceklerdi. Bir hamleyle hepsini boşa düşürdük ve dedik ki 'siz meydan okuyorsanız, buyurun hodri meydan, çekineceğimiz hiçbir şey yok.' Bunu yaparken de 'fezlekeleri toptan bir seferde görüşelim' derken de bir başka hususu dikkate aldık. Meclisimizin gündemi son derece yoğun. Mevcut yasama faaliyetleri ve reformların yanında, AB ile mutabakata vardığımız reformları gerçekleştirmek gibi acil bir durum ortaya çıktı. Normal yasama faaliyetlerinin muhalefet partileri tarafından ne kadar çok sabote edildiğini ve normal şartlarda saatler içinde geçirilecek yasaların günlerce geçemediğini en iyi siz biliyor, siz yaşıyorsunuz. Bu haliyle fezlekelerden bir tanesinin görüşülmesi ve karara bağlanması dahi günlerimizi ve haftalarımızı alabilir. Anayasaya geçici bir madde koyarak Meclis'te bekleyen tüm fezlekeleri hemen yargıya intikal ettirmeyi mümkün kılacak bir teklif sunduk. Böylece Meclis de bu işe gereğinden fazla zaman harcamamış olacak ve normal temposunda milletimizin beklediği vaatleri ve reformları yapmaya devam edecekti."
HEMEN İPE UN SERMEYE BAŞLADILAR
Teklifleri karşısında muhalefet partileri ve onun arkasındaki çevrelerin hep birden afalladığını ve hemen ipe un sermeye başladıklarını vurgulayan Davutoğlu, "Çağrımız bu kadar açık ve net iken, önce CHP'den, daha sonra da HDP'den çatlak sesler gelmeye başladı" dedi.
Başbakan Davutoğlu, "Hani derdiniz bütün dokunulmazlıkları kaldırmaktı? Hadi buyurun hep beraber kaldıralım ve kimin ne hesabı varsa, bütün bu hesaplar ortaya çıksın. Ama bunların derdi bu değil. Bunların derdi üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Ama ne ortada dövülecek bağcı var ne de onların dövülmesine izin verecek bağcı var. Biz öyle kuru sıkı meydan okumalara fırsat vermeyiz" diye konuştu.
Hodri meydan çağrılarına hemen "fezlekeleri değil, dokunulmazlıkları kaldıralım" demeye başladıklarını anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Açıkça söylüyorum; bu ipe un sermek, olayı laçkalaştırmak, millet vicdanının isteğini maniple etmekten başka bir şey değildir. Bu gayrimeşru istek, TBMM'nin gelecekteki iradesine ipotek koymaktır. Bizim fezlekeleri yargıya intikal ettirme teklifimiz, siyaseti zayıflatmak, güçsüzleştirmek gibi bir maksat taşımıyor. Siyasetçi kimden korkmadan, hür vicdanıyla konuşabilmelidir. Bunun yasal güvencesinin ortadan kaldırılmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Eğer bu gayrimeşru istek gerçekleştirilir ve dokunulmazlık garantörlüğü tamamen kaldırılırsa, TBMM iradesi ipotek altına girer ve yönetim, şekli demokrasi dışında başka araçlara dönüşür. CHP'nin bu teklifi, doğuracağı sonuçlar itibarıyla hiçbir zamana düşünmediği aşikardır. Geçmişte bu Meclis'in iradesine dönük ne tür müdahaleler yapıldığını biliyoruz. Şunu herkes bilsin ki TBMM'nin iradesine ve kürsüde siyasetçinin hür vicdanına hiçbir şekilde dokundurtmayız. Bir daha bu Meclis hiçbir suretle kapatılmayacak, bir daha bu Meclis'in hür milletvekilleri herhangi bir şekilde siyasi bakımdan ipotek altına alınamayacaktır. Ama bu Meclis'te eğer birileri suç işlemişse şimdi olduğu gibi, teröre destek vermişse, birileri bir çok davadan milletin iradesi dışında sapmışsa bunların da bu tavırlarının karşılığını görmesi normaldir. Onun için biz, bütün kurullarımızda düşünerek, konuşarak, istişare ederek çok net bir karar aldık. Süreç, kimin samimi olduğunu, kimin samimi olmadığını, kimin gerçekten niyetlerinin, amaçlarının ne olduğunu açık şekilde ortaya çıkaracak. Şundan emin olunuz, geçmişte bir çok maskeyi düşürdük dokunulmazlıklar üzerinden, şimdi de bir çok maskeyi daha düşürecek, milletin önüne bunları gerçek yüzleriyle ortaya çıkaracağız."
MÜLTECİ SAYISINI ARTIRARAK ÜLKEMİZİ BİR YÜKÜN ALTINA KOYMUYORUZ
Davutoğlu, geçen hafta 3. Türkiye-AB Zirvesi'ni Brüksel'de gerçekleştirdiklerini hatırlatarak, zirvede gerek Türkiye-AB ilişkileri gerek bölgedeki insani krize çözüm getirmek açısından önemli kararlar alındığını, bu çerçevede Ege'de can kayıpları ve göçmen kaçakçılığının sona ermesini hedefleyen önerilerinin hayata geçirilmesinin karar bağlandığını anlattı.
"Bu kararla ülkemiz ve Suriyeli göçmen kardeşlerimizin için hayırlı olacağına inandığımız yeni bir dönem başlamış oluyor. Alınan bu karara göre, mültecilerin hayatını tehlikeye atmadan yasal yollarla Avrupa'ya gönderilmesini temin edebilmek amacıyla Yunan adalarına geçen mültecilerin alınacağını, bunun karşılığında da yeni kabul edilen her bir Suriyeli'ye karşılık ülkemizdeki başka bir Suriyeli, Türkiye'den AB ülkelerine gönderilecek" diyen Davutoğlu, kamuoyunda konuyla ilgili bazı yanlış anlaşılmalar olduğunu gördüklerini kaydetti.
Eski mültecilerin alınmayacağını, 20 Mart'tan sonra, anlaşmadan sonra illegal yollarla geçen mültecilerin alınacağını, onun karşılığında aynı sayıda mültecinin de Avrupa'ya yasal yollarla gönderileceğini belirten Davutoğlu, böylece Türkiye'de herhangi bir mülteci artışının söz konusu olmayacağını vurguladı.
Yasa dışı yollarla adalara geçen Suriyelilerinin 4 Nisan tarihi itibarıyla geri alınmasını ve aynı gün Türkiye'deki Suriyelilerden AB'ye yeniden yerleştirme programının başlatılmasını planladıklarını aktaran Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Böylece Ege'de yasa dışı göç yerini yasal göçe bırakacak, artık hepimizin yüreğini yakan o vefatlar, ölümler, Aylan bebeklerin dramları yaşanmayacak. Düzensiz göçmenlerin ülkemize geri dönüş operasyonlarının maliyeti de tümüyle AB tarafından karşılanacak. Bu düzenlemede mülteci sayısını artırarak ülkemizi yeni bir yükün altına koymuyoruz. Bilakis hem mültecilerin insani dramlarına son veriyor hem de ülkemize yönelen mültecileri peyderpey azaltmayı hedefliyoruz.
Ortak Göç Eylem Planı çerçevesinde yük ve sorumluluk paylaşımı kapsamında AB'nin tahsis edeceği 3 milyar avronun artırılmasına yönelik sürecin hızlandırılması ve önümüzdeki haftadan itibaren başlatılmasına karar verildi. Bu bağlamda sağlık, eğitim, altyapı ve gıda alanındaki somut projelerin süratle oluşturulmasına karar verildi. AB, ayrıca 2018 yılı sonuna kadar şimdiki 3 milyar avronun üzerine ilave bir 3 milyar avronun, ülkemizdeki Suriyeliler için tahsis edilmesi taahhüdünde bulundu. Bu notayı özellikle vurgulamak istiyorum; bu para tamamen Suriyeli göçmelere, yetimlere, öksüzlere kullanılacak. Türkiye'nin kimsenin parasına ihtiyacı yok, kimsenin merhametine de ihtiyacı yok. Biz merhametimizi de gücümüzü de Suriyeli mülteciler için nasıl kullanacağımızı gösterdik. Bu tamamen Avrupa ülkelerinin ortak sorunda sorumluluk almalarıyla ilgili meseledir. Biz zaten 5 yıldır kimseden bir yardım beklemeden Suriyeli kardeşlerimizin yardımına koşuyoruz. Türkiye bu onuda her zaman duyarlı oldu, olmaya da devam edecek. Mesele bir para paylaşımı değil, sorumluluk paylaşımı meselesidir. Bunun bu şekilde bilinmesi ve anlaşılması lazım.
AB ile ayrıca Suriyelilerin Suriye içinde yaşam koşularının iyileştirilmesi ve sınırımıza yakın güvenli bölgelerde yaşamaları için işbirliği yapılması hususunda da mutabakata vardık.
Zirvenin en önemli sonuçlarından biri de vatandaşlarımızın en geç Haziran 2016 sonuna kadar Avrupa'ya vizesiz seyahat imkanına kavuşmasıdır. Bu doğrultuda yarım asırlık rüya bitiyor, inşallah Haziran ayında vatandaşlarımızın vizesiz seyahati mümkün olacak. Ancak onun için hep beraber Meclis'te yoğun bir şekilde çalışmamız lazım. Bu doğrultuda Vize Serbestisi Yol Haritası çerçevesinde gerekli çalışmalar süratle tamamlanacak. Bu konuda siyasi partilerimize, gerekli yasal düzenlemeleri Nisan ayı içinde bitirmemiz için yardımcı olmaları çağrısında bulunuyorum. Bütün vatandaşlarımıza da partilere bu yönde baskı yapmaları çağrısında bulunuyorum. Çünkü 72 şart vardı, 37'sini yerine getirdik, 35 şart kaldı. Onu da Nisan ayında bitirmek durumundayız. 4 Mayıs'a kadar bunların bitmesi halinde inşallah Haziran ayında hedefimize ulaşacağız. İnşallah Meclis'te yoğun tempoda çalışarak bu yasal düzenlemeleri gerçekleştirecek ve vatandaşlarımızın vizesiz dolaşmalarını sağlayacağız."
HEM ÜLKEMİZİN HEM DE AB'NİN YARARINA
Zirvede, 1 Temmuz'a kadar sürecek Hollanda dönem başkanlığı sırasında, "mali ve bütçesel hükümler" başlıklı 33 nolu faslın açılması kararının alındığını anımsatan Davutoğlu, diğer fasılların açılmasına yönelik sürece hız verilmesi konusunda da ortak bir noktaya ulaştıklarını söyledi. Davutoğlu, Türkiye-AB ilişkilerinin temelini oluşturan müzakere sürecine hız verilmesinden memnuniyet duyduklarını ifade etti.
Zirvede ayrıca, Gümrük Birliğinin güncellenmesine yönelik iradenin teyit edildiğini, en kısa sürece bu çalışmaların tamamlanmasına karar verildiğini vurgulayan Davutoğlu, "En geç 2017 yılı başında başlatılması öngörülen Gümrük Birliğine ilişkin müzakere sürecinin başarılı şekilde sonuçlandırılmasının hem ülkemizin hem de AB'nin yararına olduğuna inanıyoruz" dedi.
Başbakan Davutoğlu, Türkiye ile AB'yi son dönemde yakınlaştıran olgunun göç krizinin yarattığı ortak sınama olduğunu ancak Türkiye-AB ilişkilerinin sadece kriz yönetimiyle değil stratejik ve daha geniş vizyonla ele alınması gerektiğini belirtti. Davutoğlu, "Türkiye tarihi boyunca Asya ülkesi olduğu kadar Avrupa ülkesidir. Halkımız tarih boyu Avrupa'nın kaderini belirlemiştir, bundan sonra Türkiye olmadan Avrupa'nın tarihi de geleceği de yazılamayacak" diye konuştu.
Davutoğlu, Hükümetlerinin 3 aylık, 6 aylık ve bir yıllık programları paylaştığını anımsattı.
Bugün Meclis'e sevk edilenlerle birlikte reformların yüzde 65'ini, vaatlerin ise yüzde 100'ünü gerçekleştirdiklerini, bunu da gururla ifade ettiğini belirten Davutoğlu, "Bunu söylediğimizde kimse gerçekleşeceğine inanmıyordu. Onlar konuşurken, teröre destek verirken, AK Parti iş yapıyordu iş" diye konuştu.
Bir taraftan terörle mücadele ettiklerini, bir taraftan yoğun dış temas trafiği içinde ülkeyi temsil ettiklerini, diğer taraftan da vaatlerin hepsini gerçekleştirdiklerini dile getiren Davutoğlu, "Böylece asgari ücretten, emeklilerimize vadettiğimiz zamma, çiftçimize, esnafımıza yönelik vergi indirimi ve kredi imkanından, gençlerimize ve kadınlarımıza yönelik vaatlerimize kadar söz verdiğimiz her icraatı 3 ay içinde yerine getirmiş bulunuyoruz. Ülkemize, milletimize hayırlı olsun. Biz söz verdik mi bu, kuma değil tarihe yazılmış bir sözdür" değerlendirmesinde bulundu.
Bütçe görüşmelerinden dolayı Meclis çalışmalarına verilen araya dikkati çeken Davutoğlu, aksi halde tüm reformların gerçekleştirilmiş olacağını vurguladı. Davutoğlu, "Maalesef bizi burada yavaşlatan unsur, normal olarak aralık ayında yapılması gereken bütçe görüşmelerinin ertelenmesiydi. Bu konuda muhalefetten hiçbir destek görmedik" ifadesini kullandı.
İSTER ASIL İŞİ OLSUN İSTER YARDIMCI İŞİ OLSUN...
Davutoğlu, Siyasi Etik Kanunu, siyasetin finansmanında şeffaflığın artırılması, darbe döneminden kalan mevzuatın anti demokratik hükümlerden arındırılması, cemevlerine hukuki statü tanınması gibi reformları da Meclis'e en kısa sürede sevk edeceklerini bildirdi.
Bakanlar Kurulu'nda dün taşeron işçilerle ilgili aldıkları bir kararı müjdelemek istediğini söyleyen Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Seçim vaatlerimizde, asil işlerde çalışanları kamuya alacağımızı vurgulamış ve bunu açıklamıştık. Bu sözümüzü yerine getirecek çalışmaları tamamladık, dün gece neredeyse saat on ikiye kadar süren çalışmalarda nihai noktaya geldik. Böylelikle asıl işlerde çalışan personelimizi kamuya alıyoruz, hayırlı olsun. Ayrıca vaatlerimiz arasında olmamasına rağmen adalet ve eşitlik gereği vatandaşlarımızın beklentilerini de göz önünde bulundurarak bir karar daha aldık. Yardımcı işlerde çalışan kardeşlerimiz için de müjdeli bir kararımızı bütün vatandaşlarımızla paylaşmak istiyorum. Yardımcı işlerde çalışan kardeşlerimizi de kamuya almayı kararlaştırdık. Böylece ister asıl işi olsun ister yardımcı işi olsun dışarıda kalan tek bir taşeron işçisi kalmayacak inşallah.
Biz söz verdik mi böyle söz verir, icraat yaptık mı böyle icraat yaparız. Önümüzdeki günlerde TBMM'ye sunacağımız yasa tasarısıyla kamuda hem asıl işlerde hem de yardımcı işlerde sürekli olarak çalışıp emeklilik hakkını elde etmemiş olanları da kamuya alacağız. Söz konusu çalışanlarımız, özel sözleşmeli olarak aldıkları ücretleriyle beraber çalıştıkları yerlerde çalışmaya devam edecekler. 1 Kasım'dan önce kamuda alt işveren yanında çalışmaya başlamış olup halen çalışmaya devam eden kardeşlerimiz de bu haktan yararlanacak. Bu süre içinde herhangi bir suistimale de izin vermeyeceğiz. Belediyeler ve il özel idarelerinde alt işveren yanında çalışanlar ise mahalli idareler tarafından kurulacak şirketlerde istihdam edilecek."
HİÇ ŞÜPHENİZ OLMASIN, TERÖR YENİLECEK MİLLET KAZANACAK
Davutoğlu, seçim öncesi açıkladıkları vaat ve reformlara başka düzenlemeler de ilave ettiklerini söyledi.
Türkiye'nin her meselesini kendi meseleleri olarak bildiklerini dile getiren Davutoğlu, "Her tıkanıklığı aşmaya, her vatandaşımızı rahatlatmaya çalışıyoruz. İçinde bulunduğumuz olumsuz şartlara rağmen Türkiye geleceğe dönük iradesini ve istikametini asla yitirmeyecektir. Ortaya koyduğumuz bütün hedefleri aynı azim ve kararlılıkla kovalamaya devam edeceğiz. Asıl önemli meselemiz, geleceğe hazırlanmaktır. Hükümet olarak dikkatle, titizlikle, kararlılıkla programımız doğrultusunda gereken her şeyi yapıyoruz. Türkiye bugün yaşadığı zorlukları aşacak güce, enerjiye, birikime ama en önemlisi de millete inanca ve imana sahiptir. Hiç şüpheniz olmasın, terör yenilecek, millet kazanacak. Allah milletimizin yolunu açık etsin" diye konuştu.
Davutoğlu, daha sonra Avrupa, dünya yüzme ve atletizm şampiyonalarında Türkiye'yi başarıyla temsil eden ve madalya kazanan down sendromlu çocuklar, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç ve Bakan Yardımcısı Abdürrahim Boynukalın ile hatıra fotoğrafı çektirdi.
Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter
kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar
hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2