PERVANE BİLE SİZDEN YAVAŞ DÖNÜYOR
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç AKP’nin dış politika zikzaklarını irdelerken, “Pervane bile sizden yavaş dönüyor” iddiasında bulundu.
24.12.2015 09:00:09
Bu haber
1348 kez okundu
PERVANE BİLE SİZDEN YAVAŞ DÖNÜYOR
CHP Genel başkan Yardımcısı Haluk Koç MYK sonrası açıklamalarda bulundu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Prof. Dr. Haluk Koç AKP’nin dış politika zikzaklarını irdelerken, “Pervane bile sizden yavaş dönüyor” iddiasında bulundu.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında toplanan MYK sonrası açıklamalar yapan Koç, Türkiye-İsrail uzlaşması, Suriye’deki gelişmeler, Irak’tan asker çekilmesi, İslam gücü kurulması başta olmak üzere güncel dış politika başlıkları ve Merkez Bankası’nın faizleri koruma kararını değerlendirdi. Koç şunları söyledi:
HAFTA SONU 78 İL KONGRESİ TAMAM
İlk gündem maddemiz 16 – 17 Ocak tarihinde gerçekleştireceğimiz 35. olağan kurultayımız. Bununla ilgili şu ana kadar 29 ilde kongre süreçlerimiz tamamlandı. Bugün 3 ilimizde daha kongreler yapılıyor. Hafta sonunda 26 – 27’sinde 78 ilde tamamlanmış olacak. Hafta başında da 3 ilde tamamlanarak bütün illerimiz kongrelerini tamamlamış olacaklar.
KUBİLAY’I RAHMET İLE ANIYORUM
Değerli arkadaşlarım, bugün önemli bir gün. Her ne kadar Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanlığı makamında görmezden gelinse de bugün Menemen olaylarının 85. yıldönümü. Biliyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti’nin, kurulan yeni cumhuriyetin temel değerlerini hedef alan saldırı karşısında özgürlüğü ve cumhuriyeti korumak için mücadele eden Asteğmen Kubilay, Bekçi Hasan ve Şevki Bey’lerin şehit oluşlarının 85. yıldönümü, şehitlerimizi bir kere daha rahmetle anıyorum. Özgürlüğümüzün ve bağımsızlığımızın teminatı olan, cumhuriyeti korumak için en büyük fedakarlığı yapan bütün kahraman şehitlerimize de ruhları şad olsun diyorum, şükranlarımı bir kere daha aracılığınızla sunuyorum.
TÜRKİYE’DE MİLYONLARCA KUBİLAY VAR
Değerli arkadaşlarım, Asteğmen Kubilay şehit edildiğinde tam 23 yaşındaydı. Devrimlere gönülden bağlı, vatan sevgisiyle dolu, genç, idealist bir subaydı. Atatürk’ün çok güzel ifade ettiği gibi cumhuriyetin ilerici, aydın heyetinin örnek bir parçasıydı ve tertemiz hayatıyla cumhuriyetin hayatını kuvvetlendirmişti. Bugün de cumhuriyeti ve onu temsil ettiği özgür ve çağdaş yaşama adamış milyonlarca Kubilay var. Hiç kimsenin aklından çıkmasın, bunu bir kere daha ifade ediyorum. Bu milletin parasıyla yapılmış Cumhurbaşkanlığı saraylarında, Türkiye Cumhuriyeti’nin yakın tarihinin en önemli olaylarından birini anmayı bırakın adını dahi telaffuz etmemeyi seçenler bunu çok iyi bilsinler; Türkiye’de milyonlarca daha Kubilay var.
TARİH YOLCULUĞU ASLA GERİ DÖNMEYECEKTİR
Değerli arkadaşlarım, kimileri cumhuriyete ve değerlerine düşman olabilirler. Kimileri Türkiye’yi kafalarındaki çağ dışı bir rejime sürüklemek, geri döndürmek isteyenler olabilir. Ancak herkes şunu çok iyi bilsin, Türkiye asla tarih yolculuğunda geriye dönmeyecektir. Bu ülkede cumhuriyet ilelebet yaşayacaktır. Tek bir kelime dahi Menemen olayından bugünkü konuşmasında etrafa hakaretler yağdırırken tek bir kelimeyle dahi bahsetmemesi kimin hangi yolun yolcusu olduğunu da bu milletin önüne açıkça koymaktadır.
KİŞİ BAŞI MİLLİ GELİR DÜŞÜYOR
Değerli arkadaşlarım, ikinci önemli konumuz ekonomi alanı. Biliyorsunuz iktidara geldiğinde AKP hazır bir ekonomik program mirası üzerinden süreci götürdü ve dünya konjonktürünün de olumlu etkisiyle 2007’ye kadar bu programla geldiler. Bu programın üzerine yeni bir şey koymadılar, koyamadılar. Çünkü üretimden uzak, teslimiyetçi bir ekonomiyle bugün geldiğimiz noktada 2008 yılında 742 milyar dolar milli gelirimiz varken, 2014’te bu ancak 799 milyar dolara çıkıyor ve bu seneki hesaplamalarda ise 706 milyar dolara düştüğünü görüyoruz. Yani kişi başına gelir 2008’de 10 bin 444 dolar iken 2014’te 10 bin 390 dolara iniyor. 2015’te ise son verilere göre 9 bin 79 dolar olacak ancak.
Değerli arkadaşlarım, insani gelişmişlik sırasında da biliyorsunuz geçen sene BM insani gelişmişlik endeksinde Türkiye’nin sıralaması 69 idi. Bu seneki BM’nin insani gelişmişlik endeksinde Türkiye’nin sıralaması 72. sıraya düştü.
Sarayda hazır kıtalara nutuk atan, sağa sola hakaretler yağdıran kişi bu gerçeklerin dışında. Onlar kendi konforlarında. Kendi ticari ilişkilerinin iyi gittiğini görüyorlar, milletin de aynı şekilde kendileri gibi refah içinde yüzdüğünü düşünüyorlar.
UYARIYORUZ! EKONOMİDE HATA LÜKSÜ KALMADI…
Değerli basın mensupları, AB ile mülteci krizinin ertesinde yeniden hızlandığını gördüğümüz ama Türkiye’nin mültecileri kabulüne ve Türkiye’den mültecilerin tekrar AB ülkelerine geri gönderilmemesine dönük anlaşma çerçevesinde bazı fasıllar açıldı biliyorsunuz. Bunlardan, açılanlardan bir tanesi 17 numaralı fasıl. 17 numaralı fasıl ekonomik ve parasal politikalar faslı. Burada Merkez Bankası’nın bağımsızlığı AB protokolünde, müktesebatında son derece önemli bir yer tutuyor.
Şimdi Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası üzerinden sınırlı dağarcığı ile, kendinden menkul danışman telkinleriyle bir baskı uygulayanlar bugün 17. fasılda Türkiye’nin müzakere ettiği noktada, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın bağımsızlığından nasıl söz edecekler? Siyasi düsturla, siyasi baskıyla para politikalarını belirleyen, bağımsızlığını yitirmiş bir kuruldan bahsediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, demek ki açılan fasıl konusu ne olursa olsun kağıt üzerinde sadece. Türkiye’deki uygulama gerçekleri hiçbir zaman o faslın içeriğini karşılamıyor. Sonuçta baktığınız zaman sizi iş üstünde görüyorlar, yani fasıllar açılıyor, müzakere devam ediyor ama içeriğine baktığınız zaman hiçbir zaman o gerçeği bulamıyorsunuz, yakalayamıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, uzun süredir hükümeti uyarıyoruz, "Artık ekonomide hata yapma lüksü kalmadı" diyoruz. "Dünya konjonktürü 2007’ye, 2008’e kadar olan süreçteki gibi değil" diyoruz. FED kararları, daha sonrasında gelecek olan benzer FED kararlarını da düşünecek olursak; Türkiye’den sıcak para çıkışının artacağını, artabileceğini söylüyoruz. Yani kısacası bol sıcak para döneminin bittiği bir süreci yaşıyor dünya. İçeride ve dışarıda bu yeni konjonktür çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın bağımsızlığı üzerinde artacak her türlü spekülasyon, kuşku Türkiye’nin kredibilitesine zarar verir, yatırımcıyı ürkütür, kaçırtır. Türkiye’nin risk katsayısını arttırır. Bunun maliyeti daha sonra enflasyon, faiz, döviz üçgeninde Türkiye’nin genel ekonomisine olur. Sonuç olarak da halka yoksulluk olarak yansır.
MERKEZ BANKASI’NIN BAĞIMSIZLIĞI YOK, AMA KİMSE KONUŞMUYOR
Özetlemeye gayret ettiğim nokta bu. Herkes kafasını kuma gömmüş, hiç kimse gerçekleri ifade etmeye yeltenemiyor. Böyle bir iklim var Türkiye’de. Yanlış ortada, hatalar ortada, baskılar ortada. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı yok, ama hiç kimse bunun ekonominin bundan sonraki süreçlerine AB müzakere süreci de dahil, nasıl olumsuz etki edeceğini konuşamıyor. Korkuyor Türkiye, suskunlaştı Türkiye. Tek kişinin her şeyi bilen, her şeye yön veren, ayar veren, kendisinde bu gücü ve dehayı gördüğünü zanneden ve bu yanlışlar karşısında bu yanlışları ifade edemeyen STK’lar topluluğu, meslek odaları topluluğu, üniversiteler topluluğu. Aynı zamanda siyaset topluluğu.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye bu. Bunun maliyetinin önümüzde artarak devam edeceğini ve vatandaşa bu faturanın çıkacağını ifade etmek istiyorum.
ÇEKMEYECEĞİZ DENİLEN ASKERİ 48 SAAT SONRA ÇEKTİLER
Üçüncü konumuz dış politika alanındaki gelişmeler.
Değerli arkadaşlarım, önce Irak’la başlayalım. Biliyorsunuz Irak Merkezi Hükümeti’nin bütün karşı çıkışlarına rağmen Başika bölgesine Musul çevresinde gönderdiğimiz askerleri, ABD Başkanı telefon edince Türkiye çekme kararı aldı. Özet olarak söylüyorum. Tarafsız Cumhurbaşkanı olması gerekirken partili Cumhurbaşkanı görevini yürüten kişi, hatırlıyorsunuz o günlerde "Askerleri çekmeyeceğiz" diyordu. Ama 48 saat sonra askerlerini Türkiye çekmek zorunda kaldı.
ŞEHİTLER ÜZERİNDEN İÇ SİYASET SÖMÜRÜSÜ YAPIYORSUN
Değerli arkadaşlarım, bu olayları çoğaltabiliriz. Libya’da aynısını yaşadık, Irak’ta Başika bölgesinden asker çekilmesinde aynı şeyi yaşadık. PKK’yla, Öcalan’la görüşüyoruz-görüşmüyoruz trafiğinde aynı şeyi yaşadık. Pervane bile sizden daha yavaş dönüyor. Dün söylüyorsunuz, ertesi gün ortama uyuyorsunuz ve yeni söyleminiz o gün ne söylediyseniz onu savunma göreviyle yükümlüler tarafından topluma ezberletiliyor. Bu dönüşleri unutturmaya çalışıyorsunuz. Demin söyledim, hakikaten pervane bile sizden yavaş dönüyor. Bu kadar kısa sürede can alıcı dış politika konularında söylediğiniz daha mürekkebi kurumadan kağıt üzerinde tornistan ediyorsunuz. Ondan sonra bana şiir okuyorsun sarayda. Ulusal onurdan bahsediyorsun, gururdan bahsediyorsun. Her gün verdiğimiz şehitlerin üzerinden iç siyaset sömürüsü yapıyorsun. Sizin ticaretiniz yerinde, işler iyi, gemiler çalışıyor. Şehitler? Bu milletin yoksul çocukları. Bu milletin en yoksul kesiminin çocukları. Ya polislerimiz, ya dikkat edin uzman çavuşlarımız.
YARATTIĞINIZ KARIŞIKLIKLARIN BEDELİNİ MİLLETİN YOKSUL ÇOCUKLARI ÖDÜYOR
Değerli arkadaşlarım, insanın vicdanı olur. Baba olarak da vicdanı olur. Sağa sola laf yetiştirirken, hakaret ederken dönüp bir bakar, ben ne bedel ödedim diye. Sen bedel ödemedin. Sen kazandın, ticaret yaptınız. Yapmaya da devam ediyorsunuz. Siyasi koruma altında yapıyorsunuz bu ticareti. Ama yarattığınız karışıklıklardan, sebep olduğunuz kargaşalardan bu milletin yoksul çocukları ölüyor. Daha önce söylemiştim "Yere batsın senin sarayın" diye...
Değerli arkadaşlarım, hani dünya lideriydiniz siz? Hani bölgede düzen kurucuydunuz siz? Bunlar palavra. Başika’dan asker intikal ediyor kibarca söylüyorlar. Yani talimat üzerine çektik diyemiyorlar geri intikali bu şekilde ifade ediyorlar.
Şimdi Irak Merkezi Hükümeti istemeden oraya asker soktunuz, bir defa uluslararası hukuk karşısında sorunlu pozisyona düştünüz. Çekmeyeceğiz dediniz, demin söylediğim gibi geri intikal olarak naklettiniz çekilişi, yalancı çıktınız. Askerleri ABD Başkanı Obama’nın telefonundaki talep üzerine çektiğiniz ortaya çıkınca da korkaklığınız ortaya çıktı. Yani hem uluslararası hukukta suçlu durumdasınız, hem yalan konuştunuz, hem de korkaklık yaptınız. Ne güzel değil mi kendi saha ve seyircisi önünde alkışlayan kitlelere konuşmak, sağa sola hakaret etmek, dayılanmak, efelenmek. Gel bunlara cevap ver. Gel şu rezalete bir cevap ver.
Değerli arkadaşlarım, ne çıkıyor bundan? Demek ki, Türk dış politikasını temel olarak ABD yönlendiriyor. Öyle mi? Mademki Obama istedi çekildiniz.
BARZANİ’YE NE SÖZ VERDİNİZ?
Değerli arkadaşlarım, ne yaptıklarının farkında değiller. Panik içindeler, sağa sola sirayet ediyorlar, bulaşıyorlar ve her seferinde de Türkiye’nin ulusal çıkarlarını, onurunu rencide ederek geri adım atıyorlar. Utanmıyorlar da. Artık o duyguda kalktı.
Değerli arkadaşlarım, şu soruyu da sormak gerekiyor tabi. Kuzey Irak’ta Federal Kürt Yönetim Bölgesi’nde Barzani’ye siz ne söz verdiniz de bu asker gönderme gerçekleşti, Irak Merkezi Hükümeti’nin bilgisi dışında. Ne söz verdiniz? Ticaret var mı burada yine ticaret? Petrol kokuyor mu bu iş? Öyle ya boğazınıza kadar batmışsınız bu işin içine.
Değerli arkadaşlarım, terörle mücadele konusunda Irak bizim için çok önemli bir ülke. Şu andaki hükümetin Suriye’de de uyguladığı, bütün Ortadoğu’ya da yaydığı mezhepçi yaklaşımlar, Türkiye’nin kendi bölgesinde terörle mücadelesine de zarar veriyor. Bu kadar açık.
Gelelim İsrail’e. Pervane örneği duruyor değil mi? Bir pervane dönüşü daha.
Değerli arkadaşlarım, şunu baştan söyleyeyim. Türkiye’yle sadece İsrail’in değil, bölgedeki tüm komşu ülkelerin ilişkilerinin iyi düzeyde olmasını temenni ederiz. Olması gereken de budur. Türkiye komşularıyla dostluk ilişkileri kurmalıdır. Varsa anlaşmazlık noktaları, bunlar diplomatik yollarla giderilmelidir. Ama İsrail’le ilişkilerin bozulduğu Mavi Marmara olayının da öncesinden başlayarak, Mavi Marmara ve sonrasında takınılan tavırlar, İsrail hükümetinin o dönem takındığı haydutça tutum, orada kaybedilen 11 Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı, onların hakları, Gazze ablukası, buna yönelik talepler, Doğu Akdeniz’de savaş çıkartmaya yeltenen Türkiye söylemleri. Bütün hepsini sıra sıra anlatıyorum. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile yine Türkiye’nin Dışişleri Bakanı şimdiki Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Washington’da yaptığı bir dizi görüşmeler. BM toplantısından çıkıp oraya gidiyor, Başbakan da Güney Amerika ülkelerinden birinde, hatırlıyorsunuz o trafiği o sırada. Bunun için Tolga Tanış’ın gazeteci arkadaşımızın Potus ve Beyefendi kitabındaki o bölüme bakabilirsiniz. Bütün detaylarıyla Washington’da neler yaşandı, Yahudi lobisinin Türkiye pozisyonu, kongrede Beyaz Saray’da Temsilciler Meclisi’ndeki ilişkiler ve Türkiye’nin çaresizliği.
Bütün bunlar var, yakın tarihte yaşanmış. Söylenenler, ifade edilenler değerli arkadaşlarım. Bütün bunlar unutuldu. Cenevre’de bir görüşme, bazı şartlar ileri sürülüyor biliyorsunuz. Şimdi onlara geleceğiz. Bunlardan bir tanesi Hamas’ın Türkiye’de, İstanbul’da konuçlanmasının sona erdirilmesi var. Biliyorsunuz Meşal gelip gidiyor. Ama bir de temsilci var sınır dışı edildiği ifade ediliyor. Hatırlıyorsunuz değil mi? Bu adı Saleh Al-Arouri Hamas yetkilisi. Bu da sınır dışı ediliyor, İsrail’in tavsiyesi öyle.
Bakın, Adana milletvekilliğimizi yapan Sayın Faruk Loğoğlu’nun 8 Temmuz 2014’te verilmiş bir soru önergesi var. Anlatıyor, anlatıyor gerginliği ve soru şu; "Saleh Al-Arouri isimli Hamas yöneticisinin Türkiye’de yaşadığı iddiası doğru mudur? Doğruysa Saleh Al-Arouri hangi gerekçelerle ve ne kadar zamandır Türkiye’de ikamet etmektedir?İki; iddia doğruysa İsrail makamları Saleh Al-Arouri’nin iadesini ya da sınır dışı edilmesini talep etmişler midir? Bu taleplere ne cevap verilmiştir?" 8 Temmuz 2014’te veriyor Sayın Faruk Loğoğlu bu soru önergesini. Yanıt yok. Yanıt dün geldi. Bu kişi sınır dışı edildi. Meclis denetiminden nasıl kaçtıklarını huzurlarınıza getirmek için bu önergeyi getirdim.
REZİL ETTİNİZ TÜRKİYE’Yİ, DAHA NE YAPACAKSINIZ?
Değerli arkadaşlarım, yani tabi Başbakanın sözleri; " Mescidi Aksa’ya postallarıyla girenlerle biz asla dost olmadık, dost olmayacağız da." Kaldıramayacağın lafı niye söylüyorsun? Öyle mi? Nedir şimdiki durum? Bütün söylemlerinizden vazgeçiyorsunuz ve meclise bir de İsrail’de 11 yurttaşımızın Mavi Marmara’da öldürülmesinden dolayı açılan davalardan vazgeçme var. 20 milyon dolarlık bir tazminattan bahsediliyor. Yani iki futbolcunun bonservis parası 11 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının hayat bedeli, kan bedeli.
Değerli arkadaşlarım, sarayda konuşmak kolay, esip gürlemek kolay, şiir okumak kolay. Rezil ettiniz Türkiye’yi daha ne yapacaksınız?
Bir başkası Suudi Arabistan’la bir Sünni ittifakı çerçevesinde biliyorsunuz Teröre Karşı İslam İttifakı kurmaya gayret ediyorlar. Ortaklarından biri de kim biliyor musunuz? Eli kanlı darbeci Sisi. Döne döne başımız döndü. Söylemleriniz daha ortada. Türkiye’yle Mısır halkları dosttur, tarihten gelen bir kadim dostluk vardır. Devletler birbirlerine düşman olmaz, birbirlerinin içişlerine karışmaz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin söylediği bu idi değil mi? Biz hepimiz darbeci olmuştuk, hepimiz Sisici olmuştuk hatırlıyorsunuz. Şimdi el ele kol kolalar. Yarın aynısı Putin’le olursa şaşırmayın. BM’nin son kararına göre biliyorsunuz Esad neredeyse komşumuz olacak yine coğrafi olarak da. Bir dediğiniz tutsun be. Bir öngörünüz çıksın. Bu kadar öngörüsüzlük koskoca bir ülkeyi yöneten kadroda olabilir mi? Konuşma bol, şiir bol, gaz verme bol, şakşakçı bol, yaldızlayan bol kenarda köşede.
Değerli arkadaşlarım, ben AKP’ye oy veren iyi niyetli, "Gerçekten istikrar gelecek" diye umut eden yurttaşlarıma da seslenmek istiyorum. Bu kaçıncı oldu sevgili yurttaşlarım? Yani kaç kere size dediklerinin tam aksini yaptılar? Kaç kere size verdikleri sözler ortada kaldı? Kaç defa, açık söylüyorum Türkçe tam kelimesiyle söylüyorum, kaç kere sizin gözünüzün içine baka baka yalan söylediler? Söyledikleri yalanlardan utandılar mı? Asla. Mubah onlar için.
Değerli arkadaşlarım, dün Filistin diye ağladılar, İsrail’i güya cezalandırıyorlardı. Bugün geldikleri noktada Filistin’i de sattılar. Filistin’deki mazlum halkın mücadelesini de yarım bıraktılar.
ÜÇ YIL ÖNCEKİ ÖNGÖRÜSÜNE BAKINIZ!
Öngörüden bahsetmişken değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz değişik tartışmalar var. Sadece Türkiye’de değil dünya kamuoyunda da var. Suriye’de konuşlanan radikal terör gruplarına Türkiye üzerinden savaşçı gittiği değil mi? Bakın, öngörüsüzlüğün bir başka boyutu. Şu anda Cumhurbaşkanı olan zat, Başbakanken bir İspanya dönüşü uçakta gazetecilere, tarih de vereyim 29 Kasım 2012. O gün Yeni Şafak, Hürriyet ve Star gazetelerini çıkarttım. Şimdi bu konu gazeteciler tarafından ileri sürülüyor. Bu radikal terör örgütlerine Türkiye üzerinden insan trafiği ve beyefendinin verdiği cevap, öngörüyü huzurlarınıza getiriyorum, hep unutuyoruz ya dünü; "El Kaide’nin Suriye’de esamesi bile okunmaz". Bugün dünya IŞİD’le uğraşıyor. Tarih 29 Kasım 2012 Perşembe. Büyük cevval devlet adamı öngörülü; "El Kaide’nin esamisi bile okunmaz. Muhalefet orada neticeye varsın El Kaide falan diye zaten bir şey yok, kalmaz."
Değerli arkadaşlarım, bu öngörüyle Türkiye yönetilirse geleceğimiz nokta budur. Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da başını belaya soktunuz. Temel sorumlu sizsiniz. Bunlar size söylenince söyleyenler vatan haini değil, vatan hainliğini yapan bu gelişmelere göz yumanlardır, bu gelişmelerin altyapısını hazırlayanlardır. Şimdi kolay suçlama. Yapılan bu hatalar gündeme getirildiğinde, bu tespitler ortaya konduğunda, eleştirildiğinde vatan haini, hain. Vatan hainliği Türkiye’yi bugünkü çaresiz duruma getirmektir. Vatan hainliği bugün Türkiye’yi yapayalnız bırakmaktır. Türkiye’yi rotasız bir halde bu ateş çemberinin ortasına atmaktır. Dön aynaya bak söyle sağa, sola hakaret edeceğine. Makamından utan. Temsil ettiğin makamdan utan. O makama saygımız olmasa çok daha ağırlarını söyleyebiliriz.
"SURİYE’DEKİ KİLİDİN ANAHTARI RUSYA’DA" DİYOR BEYEFENDİ
Yine devam ediyor, "Suriye’deki kilidin anahtarı Rusya’da" diyor beyefendi. Geçmişe dönersek hiç kimsenin böyle bir araştırma yapma ne gücü var, ne takati var, ne de çalıştığı kurumda onlara kol kanat gerecek bir koruyucusu var. Bunları hepimiz biliyoruz. Ama herkesin aklı var, fikri var, duygusu var, önünde de koskoca bir elektronik arşiv var.
NİYE MEŞRU ZEMİNDEN KAÇTIN?
Değerli arkadaşlarım, bir diğer önemli konu tabi ki Doğu ve Güneydoğu. Bu son konum. Dün ve bugün yine acı haberler almaya devam ediyoruz. Şimdi arkadaşlarımın getirdiği bir haber var. Yine Sur ilçesinde yine bir patlayıcının infilak ettirilmesi sonucu bir uzman çavuşumuz şehit oluyor. 5 asker, yoldan geçen bir vatandaş da yaralanıyor. Bu yeni son dakika haberi. Yine biliyorsunuz Manisa Saruhanlı’da, Niksar’da, Tokat’ta, bugün Ankara’da her gün şehit cenazeleri kalkıyor. Yani üzülerek belirtmek istiyorum her gün içimiz yanıyor.
Şimdi bakın, toplam şehit sayımız 190’ı geçti bu süreç başlayalı. Şimdi vatan, millet edebiyatı yapanlar bir terör örgütünün ipoteğine Türkiye’nin en önemli toplumsal sorununu çözmek için teslim olurken neredeydiniz? O hendekler kazılırken, bunu hep söylüyoruz, söyleyeceğiz, sizin kafanıza bunu vurmaya devam edeceğiz. O hendekler kazılırken, orada mülki idare amirleri sizlerden aldığı talimatla güvenliği boş bırakırken, evler cephaneliğe dönüştürülürken, oradaki bölge halkı fakir, yoksul, masum halk, terör örgütünün insafına terk edilirken siz ne yapıyordunuz? Kimdi o Diyarbakır’da renkli renkli bayrakların altında şarkılar söyleyenler, halaylar çekenler, zırıl zırıl 2 gözü, gözyaşı dökenler, ağlayanlar kimdi? İşte bugün sarayında sağa sola hakaret edenler. Kimdi? Önce görüşmedik, görüştük diyen varsa alçaktır, şerefsizdir, müfteridir diye sağa sola hakaret edenler kimdi? O sözler kimin yakasına yapıştı? O bırakılan boşlukta bugün Doğu ve Güneydoğu’da ki birçok ilçe merkezi nasıl terör örgütünün belli bir kanadının hâkimiyeti altına verildi, göz yumuldu, bunları sorgulamayacak mıyız? Efendim siz devletin terörle mücadelesine karşı mısınız? Hayır, devlet terörle mücadele eder. Hükümran bir devlet kendi toprakları içerisinde hiçbir zaman bir terör örgütünün otorite kurmasına müsaade etmez. Buna karşı mücadelesini de ulusal ve uluslararası hukuk çerçevesinde yapar. İnsan hakları ihlali yapmaz. Masum sivil halkın yaşam hakkını gasp etmez. Bunlar açık, hatalı sensin, zemin hazırlayan sensin, göz yuman sensin, hendeği kazdırırken gözünü kapatan sensin, cephane yüklenirken, depolanırken hiçbir şeyi görmeden, 3 maymunları oynayan sensin. Şimdi en kahraman bizimki oldu. Yok canım. Kandil’e, İmralı’ya motor seferi düzenleyen, kurye seferi düzenleyen kimdi? Devletin hangi organları oturdu bunların karşısına muhatap edildi? Ne konuştunuz orada? Sen hangi çıkarını koydun masaya? Onlar senden nihai hedeflerine dönük ne talep ettiler. Niye meşru zeminden kaçtın? Niye milleti bilgilendirmedin, TBMM’yi çözüm yeri olmaktan uzak tuttun? Niye milli iradeyi temsil eden siyasi yapılarla paylaşmadın? Kendi çıkarın vardı değil mi masada? Bunları bilmiyoruz biz. Medya elinde, ekranları elinde, bütün yaptıklarını unutacak bu millet, bizlerde unutacağız, sende zeytinyağı gibi üste çıkacaksın. Yemezler, kusura bakma, senin jargonunla söyleyelim.
DEVLET BU ŞEKİLDE YÖNETİLEMEZ
Değerli arkadaşlarım, devlet bu şekilde yönetilmez. Devlet, demokrasiyi tarif eden, kurallar çerçevesinde, kurumlar tarafından yönetilir. Devlet, tek kişinin yetersiz aklıyla, sığ aklıyla, bilgi dağarcığı bakımından söylüyorum, tek bir otoritenin yönlendirmesiyle macerayı sokulmaz. Dış politikada da böyle, terörle mücadelede de böyle. Türkiye’nin başı beladan çıkmaz. Şimdi bütün bunlar, şehitlerimizin aziz hatıraları ortada, aziz ruhları ortada, analar ağlıyor, feryatlar yükseliyor, mazlum sivil halk, terör örgütünün ipoteğine verilmiş, eziyet çekiyorlar, sivil kayıplar var, sen nutuk atıyorsun. Yazıklar olsun sana, yazıklar olsun.
Değerli arkadaşlarım, 1 Ocak 2015-5 Aralık 2015 tarihleri arasında, yani 11 aylık dönemde 523 kişi hayatını kaybetti. Bu Amerika’nın 1. Körfez savaşında verdiği zayiattan fazla, 523 kişi. Bu dönemde, demin söylediğim gibi 180’i aştı, 190’a yaklaşan şehidimiz var. Durumun ne kadar vahim olduğunu anlatmaya yeter. İnsanlar ağlıyor, sağlık alamıyorlar, eğitim alamıyorlar. Temel insan hakları gasp edilmiş durumda. Benzetme yapmak istemiyorum ama iç çatışma izlediğimiz birçok yabancı ülke şehrinden farksız görüntüler dökülüyor ortaya. Bu sürece gelişte hiç hataları yok, sütten çıkmış ak kaşıklar.
Değerli arkadaşlarım, bu arada bir kere daha vurgu yapıyorum, çünkü hemen demagoji hazır. Siz terörle mücadele edilmesine karşı mısınız? Hiç saptırma, devlet, hükümran bir devlet, terörle mücadelesini yapacaktır. Ulusal ve uluslararası hukuk çerçevesinde yapacaktır. İnsan hakkı ihlali yapmadan yapacaktır, yaşam hakkını gasp etmeden yapacaktır. Devleti devlet yapan, terör örgütünden farklılaştıran budur zaten. Ben senin bıraktığın, bugüne gelişteki boşlukları söylüyorum, sorumluluğunu hatırlatıyorum, hiçbir şey yokmuş gibi kenarda, sağa sola hakaret ederek nutuk atamazsın diyorum.
Değerli arkadaşlarım, CHP olarak, bu manzaralar uygun değildir. Devlet, teröristlerin hesabını sorar ama vatandaşını da korur. Anayasaya da aykırı, hukuk dışı uygulamaların bu açıdan çok dikkatli bir şekilde gözden geçirilmesi gerekiyor. Hukuk noktasında bir kere daha uyarıyoruz. Bölge halkının, demokratik hak taleplerini utanmadan, arlanmadan, bir terör örgütünün himayesine terk edenler, bugün yaşananların en büyük sorumlusu sizsiniz, özeti bu.
İSTEDİĞİN KADAR BAĞIR/ÇAĞIR; BUNUN HESABINI VERECEKSİN KARDEŞİM
Değerli arkadaşlarım, istediğin kadar bağır, istediğin kadar çağır, istediğin kadar kendi içindeki duygularını, öfkeni kontrol edemeden sağa sola çarp, istediğini yap, bunun hesabını vereceksin kardeşim. Bunun hesabını senden soracaklar. Bugün güçlü olabilirsin, bugün elinde birçok manivelayı, mekanizmayı tutma gerçeğin olabilir ama unutma, tarih unutmaz, yargı da unutmaz, yargı mutlaka insanlık suçu da dahil, bütün suçları işleyenlerin yakasına er geç yapışır. Belki de bağırmasının sebebi bu, sağa sola çarpmasının, hakaret etmesinin sebebi bu. Serbest bırakalım, istediği kadar bağırsın, çağırsın, gerçekler bu. Bunları da herhalde danışmanları götürür kendisine.
Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter
kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar
hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2