Üst Header Banner Reklam
Kim İtiraz Etti? Putin mi, Ruhani mi İtiraz Etti?
Yarın Türk bayraklarıyla saat 11.00’de Çorum’da Saathane Meydanındayız. Milletin varlığını, milletin geleceğini korumak için, şeker fabrikalarını korumak için, emeği korumak için, çiftçiyi korumak için, işçiyi korumak için...
6.04.2018 22:11:55
Bu haber 403 kez okundu
Kim İtiraz Etti? Putin mi, Ruhani mi İtiraz Etti?

Kim İtiraz Etti? Putin mi, Ruhani mi İtiraz Etti?

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan’ın genel merkezde düzenlediği basın toplantısı şöyle:

Değerli basın mensupları, hepiniz hoş geldiniz. Bugün sabahtan itibaren yoğun bir mesai günündeyiz. Sizlerin de bildiği gibi sabah saat 10.00’da Parti Meclisi üyelerimiz, Yüksek Disiplin Kurulu üyelerimiz ve milletvekillerimizle birlikte, TBMM grubu üyelerimizle birlikte ortak bir toplantı gerçekleştirdik. Öğleden sonra saat 14.00 itibariyle, yani şu anda Parti Meclisi toplantısına başladık, Parti Meclisi toplantısını yapacağız.

Sabahki ortak toplantımızda TÜSES Türkiye Ekonomik Sosyal Araştırmalar Vakfının planlaması çerçevesinde Sayın Bekir Ağırdır’ın önemli bir sunumunu dinledik. Sunumun konusu-adı ‘2019’a Doğru Stratejik Değerlendirmeler’ sunumu idi. Sayın Ağırdır uzun yıllardan bu yana yapılan araştırmaların toplamı üzerinden bir kümülatif değerlendirmeyle; Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu tablo, toplumun algısı, toplumun beklentileri, siyaset stratejisinde nelerin esas alınması gerektiği konusunda kendi tespitlerini bu çalışmada bizimle paylaştı. Çok yararlı bir çalışma oldu. Kuşkusuz bu bir Cumhuriyet Halk Partisinin strateji belgesi değil, ama önümüzdeki dönemin stratejisinin oluşturulmasında, bilimsel verilerin ve bilimsel birikimin değerlendirilmesi konusunda çok önemli bir çalışma yaptık ve bu çalışmayı dinleyerek bu sunumdan çok ciddi biçimde yararlandık. Öğleden sonra Parti Meclisimiz gerek bu sunum çerçevesinde, gerekse gündemi doğrultusunda çalışmalarına devam edecektir. Şu anda da Parti Meclisi çalışmamız başladı.

Değerli arkadaşlar, Türkiye gündeminde önemli bir sorun olarak 20 Temmuz darbesi sürecinin devam etmesi sorunuyla karşı karşıyayız. Bunu niye söylüyorum? Dün hükümet sözcüsü Sayın Bekir Bozdağ çıktı, OHAL’in devam etmesi gerektiğini ifade etti, “olağanüstü halin uzama ihtiyacı var, bununla ilgili Milli Güvenlik Kurulu karar verirse uzatırız” anlamına gelecek şeyler söyledi.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin en temel problemlerinden birisidir olağanüstü hal. 20 Temmuz darbesinin sonucudur. Türkiye 15 Temmuz darbe girişimini siyaset kurumu ve milletle el ele vererek, Türk Silahlı Kuvvetlerinin darbeye katılmayan vatansever unsurlarıyla birlikte önlemiştir. Bu darbeye karşı verilen duruştan güçlü bir demokrasi çıkarma fırsatı varken AK Parti iktidarı bu fırsatı heder etmiştir, ortadan kaldırmıştır. Tam tersine 20 Temmuz OHAL ilanıyla 20 Temmuz darbesini gerçekleştirmiş ve bu çerçevede darbenin siyasi ayağının ortaya çıkmasını engelleyecek bir güç yoğunlaşması yaşamıştır. Türkiye’yi darbe ortamına getiren yapıyı soruşturabilme imkanını dahi ortadan kaldıracak, darbenin siyasi ayağının uzanabileceği isimlerin sınırsız yetki kullanabileceği bir hukuk dışı darbe ortamıyla karşı karşıya kaldık.

Değerli arkadaşlar, Türkiye derhal OHAL düzeninden kurtulmak zorundadır. Bu iktidar uyuşturucu bağımlısı gibi OHAL bağımlısı haline gelmiştir. OHAL’siz yönetemiyorlar. Olağanüstü hal yetkileri olmadan bırakın yönetmeyi iktidarlarının dahi güvence altında olmadığını görüyorlar. O yüzden OHAL bağımlısı bir iktidar Türkiye demokrasisini yok etmiştir. Şimdi o demokrasiyi yeniden tesis etme, güçlü bir biçimde tesis etme görevi siyaset kurumunun önündedir, onu da inşallah biz başaracağız.

Değerli arkadaşlar, OHAL düzenindeki 20 Temmuz darbesi anlayışı, bir taraftan mühürsüz seçimle, OHAL şartları altında yapılan mühürsüz seçimle 20 Temmuz darbesinin yaratmak istediği tek adam rejimine anayasal altyapı hazırlarken; öbür taraftan da bu süreç içerisinde yine TBMM’yi devreden çıkarıp etkisiz bir kurum haline getirme çabası bugün parlamentoda iktidar bloğu tarafından adım adım hayata geçirilmektedir. Dün TBMM tarihine bir ayıp, bir kara leke düşülmüştür. TBMM’de iktidar bloğuna mensup milletvekillerinin parmak kaldırmalarıyla, milletvekillerinin görüşmeler sırasında konuşma hakları içtüzüğe aykırı olarak, meclis teamüllerine aykırı olarak, demokrasiye aykırı olarak kısıtlanmıştır. Üç dakikaya konuşmaları indirgemek, kısıtlamak demek milletvekillerine konuşmayın demektir. TBMM’de milletvekillerinin konuşmasından rahatsız olan bir tek adam düzeniyle karşı karşıyayız. Parlamentoyu devre dışı bırakan bir tek adam düzeniyle karşı karşıyayız. Millet meclisini etkisizleştiren bir tek adam düzeniyle karşı karşıyayız ve iktidar bloğu AK Parti ve onun kuyruğuna takılan MHP yönetim kadrosunun oluşturduğu iktidar bloğu Türkiye’de fiilen TBMM’yi etkisizleştirip yok etme peşindedir. Bu basit bir parlamento organının yok edilmesi olarak düşünülemez, bu milli iradenin yok edilmesidir. Dün TBMM’de milletvekillerinin konuşma hakkı kısıtlanarak, ortadan kaldırılarak milli irade yok edilmiştir. Aslında 20 Temmuz darbesiyle başlayan, TBMM’yi etkisizleştirip bütün yetkileri tek adamın elinde toplamayı planlayan 20 Temmuz darbe hukuku, tek adam rejimi anayasası ile parlamento zaten gözden çıkarılmıştı ve ne yazık ki iktidar bloğunun milletvekilleri parlamentonun gözden çıkarılmasının malzemesi olmuştur. Arkadaşlarımızın olaya müdahalesi, protesto edip toplantıyı terk etmesinden sonra o kısıtlamayla ilgili verdikleri karar sona ermiş olmasına rağmen kalan maddeleri de, kalan görüşmeleri de aynı usulle meclisi konuşturmayarak yapmaya çalışmışlar ve kendi milletvekilleri dahi bu el çabukluğundan ciddi biçimde rahatsız olmuşlardır.

Ben iktidar bloğunun milletvekillerine sesleniyorum, parlamentoyu itibarsızlaştırmanız kendinizi itibarsızlaştırmanızdır. Parlamentoyu susturmak demek kendinizi susturmak demektir, parlamentoyu yok etmek demek milli iradeyi yok etmek demektir. Onun için Türkiye’de parlamentonun gücünün yeniden tesis edileceği bir yeni düzene ihtiyaç var. O düzen de adı “cumhur ittifakı” olan ama özünde cumhuru bölmeyi planlayan ittifaktan değil, o düzen bunun karşısında demokrasi, adalet, huzur ve toplumsal barışı temsil eden o büyük hayır buluşması ve adalet buluşması eksenindeki büyük buluşmadan çıkacak. Türkiye önümüzdeki süreçte parlamentonun güçlü olacağı, kuvvetler ayrımının güçlü olacağı, denge ve denetim mekanizmalarının çalışacağı; tek adam rejiminin değil, millet rejiminin hakim olacağı, millet meclisi gücünün hakim olacağı, millet iradesinin hakim olacağı bir süreci yakalayacak ve Türkiye’nin huzurlu geleceğini kuracaktır. Bunun yolu da o geniş ve büyük demokrasi buluşmasından geçecektir. Demokrasi buluşmasının, platformunun, zemininin tuğlaları her gün birer birer örülüyor. Bu büyük eser milletin eseri olarak inşallah önümüzdeki seçimlere kadar bütün hassas ve estetik duygular dikkate alınarak toplumun tümünün kendinin ifade ettiğini göreceği bir büyük eser ortaya çıkaracak, o büyük eserde toplumun ihtiyacı olan her şey olacak tek bir şey olmayacak tek adam rejiminin fotoğrafı olmayacak.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde bir önemli buluşma yaşadık Ankara’da. Suriye konusunda liderler ittifakı yaşandı. Üç lider, üç devlet yetkilisi başkanı bir araya geldi. Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’yi temsilen bu buluşmadaydı. İran lideri Ruhani ve Rusya lideri Putin bu buluşmadaydı. Konu Suriye sorunuyla ilgili meseleydi. Önce şunun bilinmesinde yarar var. Başından bu yana biz Suriye’nin toprak bütünlüğünün önemli olduğunu ve Suriye’nin egemenliğinin paylaşılmaması gerektiğini ifade ettik. Suriye’de egemenliğin paramparça edilmesi ve paylaşılması halinde ne idüğü belirsiz grupların ortaya çıkacağını, o grupları da kimlerin kontrol edeceğini bilemeyeceğimizi ifade etmiştik. Bunun da Türkiye’ye bedeli terörün o bölgeden Türkiye’ye ihraç edilmesi, Türkiye’ye gelmesi olacağını, Türkiye açısından da bunun kendi ülkesine terör ithal etmek anlamına geleceğini ısrarla ifade ettik. Ama bu iktidar dinlemedi, işine gelmedi.

Şimdi gelinen noktada bu üçlü zirve kuşkusuz önemlidir bölgede istikrarın, huzurun sağlanması konusunda. Suriye’nin egemenliğini hedeflemesi ve toprak bütünlüğünü hedeflemesi çerçevesinde önemli sonuçlar doğurabilecektir. Buna yönelmediği takdirde bölgede sorunu çözme yeteneği kalmayacaktır. Ancak burada çarpıcı olan, dikkat çeken bir başka önemli nokta var.

Değerli arkadaşlar, sonuç bildirgesinde üçlü zirveden sonra yayınlanan resmi sonuç bildirgesinde terör örgütleri sayılırken PKK, PYD ve YPG’den bahsedilmemiştir. Burada işbirliği konusunda teyit edilen terör örgütleri, mücadele için işbirliği yapılması teyit edilen terör örgütleri sayılırken DEAŞ, Nusra cephesi, El Kaide veya DEAŞ’la bağlantılı yapılardan bahsedilmiştir ve PYD, YPG, PKK gibi ifadeler yer almamıştır.

Şimdi AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan’a soruyoruz. İç siyasette 24 saatte 24 kere konuşma yapıyorsun devletin imkanlarını kullanarak. Her yaptığın konuşmada Türkiye’yi cepheleştirirken benden olan ve olmayan diye kutuplaştırırken, ayırırken her iki cümlenden birisinde mutlaka “YPG, PYD, PKK terör örgütleri ve onlarla işbirliği içerisinde olan” dediğin Türkiye’deki siyasi partiler legal partileri ifade ediyorsun; böyle önemli bir zirvede altında imza attığın bu yazıya bu ifadeleri niye koymadın, kime kabul ettiremedin? Putin mi itiraz etti, Ruhani mi itiraz etti? 24 saat Türkiye’de iç siyaset malzemesi yaparak ağzında sakız gibi çiğnediğin ve 24 saatte, 24 konuşmada 24 kere söylediğin şeyin yoksa senin için sadece anlamı bu meseleyi bir iç siyaset malzemesi yapmak mı? Bu konudaki samimiyetinin ölçüsü nedir? İşler dışarıda başka, içerde başka mı yürüyor? Bu bildirinin herhalde hesabını millete vermek ve hatırlatmak zorunda olan Sayın Erdoğan’ın kendisidir.

Değerli arkadaşlar, son olarak gündemimizde önemli bir konu vardır şeker fabrikalarının özelleştirilmesi. Yarın Çorum’da büyük bir miting yapılacak. Genel Başkanımız mitinge katılıyor. Yarın saat 11.00’de Çorum’da Saathane Meydanında çok büyük bir milli buluşmayla karşı karşıyayız. Gerçek anlamda milletin buluştuğu yer olacak. Şeker ittifakı vatan ittifakıdır, şeker fabrikaları satılamaz, “Şeker Vatandır, Vatan Satılmaz” sloganıyla, parti bayrakları taşımadan herkesin bir araya geleceği ve milletin servetini korumak için 1,5 aydan bu yana yürüttüğü mücadelenin en önemli bir başka aşamasını gerçekleştireceği mitingimizde olacağız.

Milleti millilik üzerinden bölmeye çalışan ve kendisini milli başkasını gayri milli diye tarif eden AK Parti iktidarının yönetimine ve iktidar bloğuna sesleniyorum: Milli olmanın yolu milletin alın terine, milletin varlığına sahip çıkmaktan geçer. Milli olmanın yolu şeker fabrikalarına sahip çıkmaktan geçer. Milli olmanın yolu şeker pancarına, şeker pancarı üreticisine sahip çıkmaktan geçer. Milli olmanın yolu Cargill’in nişasta bazlı şekerine teslim olmamaktan geçer. Milli olmanın yolu Amerikan tekellerine kendi çiftçisini teslim etmemekten geçer. Onun için 1,5 aydan bu yana 30 kişilik milletvekili grubumuz sadece Cumhuriyet Halk Partililer olarak değil, AK Partililer, MHP’liler, İYİ Partililer, HDP’liler, Saadet Partililer, hangi siyasi görüşten olursa olsun Türkiye’nin her noktasında köylünün emeğini, fabrikalarda çalışanların emeğini korumak için şeker ittifakında birleştiler. Milli ittifak şeker ittifakındadır. Şeker fabrikalarını satan anlayış gayri milli bir anlayıştır ve bu milli ittifak, şeker ittifakı bu gayri milli iktidarı yerle bir edecektir. Onunla ilgili hiç şüphe duymuyoruz.

Ve bütün vatandaşlarımıza çağrımızdır; yarın Türk bayraklarınızı alın, hiçbir parti bayrağı taşımayacağız Türk bayraklarıyla saat 11.00’de Çorum’da Saathane Meydanındayız. Milletin varlığını, milletin geleceğini korumak için, şeker fabrikalarını korumak için, emeği korumak için, çiftçiyi korumak için, işçiyi korumak için, alın terini korumak için milletle el ele geleceğe yürüyeceğiz.

Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2
Sağ 300x250 Reklam
YAZARLAR