Üst Header Banner Reklam
HDP BASIN AÇIKLAMASI
Türkiye toplumu, sanki ‘tek parti’ iktidarının Başbakanı’ymış gibi hareket eden bir AKP Genel Başkanı’yla karşı karşıyadır. Geçici statüdeki Başbakan, aldığı kararlarla, attığı adımlarla toplumu derinden sarsan, acı kayıplara yol açan bir çatışma ve şiddet dalgasını her geçen gün tırmandırıyor.
2.08.2015 16:39:26
Bu haber 826 kez okundu
HDP BASIN AÇIKLAMASI

 HDP BASIN AÇIKLAMASI

HDP Parti Meclisi Sonuç Bildirgesi: Sarayın savaşına karşı topyekun barış...

1 Ağustos 2015 tarihinde Ankara’da gerçekleşen ve Suruç katliamında yaşamını yitiren PM üyemiz Ferdane Kılıç şahsında bütün Suruç şehitlerine adadığımız Parti Meclisi toplantımız, son gelişmeleri değerlendirerek aşağıdaki açıklamayı kamuoyuyla paylaşmayı uygun bulmuştur:

1

Türkiye toplumu, sanki ‘tek parti’ iktidarının Başbakanı’ymış gibi hareket eden bir AKP Genel Başkanı’yla karşı karşıyadır. Geçici statüdeki Başbakan, aldığı kararlarla, attığı adımlarla toplumu derinden sarsan, acı kayıplara yol açan bir çatışma ve şiddet dalgasını her geçen gün tırmandırıyor. Hamasi konuşmaları ile toplumun birçok kesiminde derin yaralara yol açtığını fark etmiyor.

Her gün toplumu infiale sürükleyecek konuşmalar yapan Başbakan ve yardımcılarının, 31 genç insanı Suruç’ta katledenler, partimize yönelik Adana, Mersin ve Diyarbakır bombalamalarını gerçekleştirenler hakkında konuşmamaları ise son derece manidardır.

Kutuplaşma ve gerginlik, toplum içi düşmanlık ve karşıtlık yaratma politikasını seven bu anlayış, yargıyı, medyayı ve diğer alanları da kontrol altına alarak ve başlatılan çatışmanın bir parçası haline getirerek, Türkiye’yi hızla güçlü bir fırtınanın içine sürüklüyor. Türkiye’nin birçok ilinde partililerimize yönelik yaygın gözaltı ve tutuklama operasyonlarıyla; Ağrı, Şırnak, İstanbul, Cizre gibi yerlerdeki yargısız infazlarla; çeşitli kentlerde gençlere yönelik işkence uygulamalarıyla; IŞİD barbarlarına karşı mücadelede yaralanan Rojavalılara yönelik gözaltılarla; Lice, Hazro, Kulp, Silvan, Mardin, Dersim ve Şırnak’taki orman yangınlarıyla; Ankara’da sendika baskınıyla; Cemevi’nde cenazesini uğurlamak isteyenlere zulüm uygulamasıyla baskı politikalarını derinleştiriyor. Eş Genel Başkanlarımız hakkında soruşturmalar başlatmak, partimize kapatma davası açmak ve vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırma tehditlerini savurmak da bu uygulamaların parçalarıdır.

IŞİD barbarlarına karşı mücadelede yaşamını yitirmiş olan gençlerin cenazelerini, hiçbir inançta yeri olmayan bir tarzda ve Başbakan’ın talimatıyla günlerdir sınırda bekleten ve ailelerine teslim etmeyen, cenazelere adeta işkence yapmayı normal gören bir anlayışla karşı karşıya bulunuyoruz.

Başbakan Davutoğlu’nun ‘Huzur ve Demokrasi Operasyonu’ adını verdiği bombalamalar esnasında Kandil bölgesindeki Zergele köyünde, aralarında çocukların da bulunduğu, biri hamile 10 sivilin ölmesine ve onbeşinin yaralanmasına yol açılmıştır. Havalanan her savaş uçağı sadece Irak Kürdistanı’na ve oradaki insanlara zarar vermiyor, aynı zamanda Türkiye ekonomisine ve yoksul emekçi halka da ağır yükler bindiriyor.

2

Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin kurmuş oldukları, MHP’nin de koltuk değnekliği yaptığı plan hem bizler hem de toplumun farklı kesimleri tarafından görülüyor. 7 Haziran seçimlerinin intikamını partimizden almak ve kendilerine yine ‘tek parti’ iktidarının yolunu açmak için bu çatışmalı ortamı başlatan zihniyet demokratik değildir. ‘HDP barajı geçemezse kaos çıkartır’ diyen iktidar sahipleri, partimiz barajı geçince kaos çıkarmıştır. 7 Haziran’da ortaya çıkan seçim sonucunun, kendi ifadeleri ile ‘‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tahrik etmiş olması’’ bugün yaşananların temel nedenidir.

Hedef partimizi itibarsızlaştırmak, toplumsal meşruiyetini tartışmalı duruma getirmek, 80 vekilimizin temsil ettiği halk iradesini rencide etmektir. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, partimizi etkisizleştirme ve barajın altına itme operasyonu asla başarıya ulaşmayacaktır.

AKP ve Erdoğan, başlattıkları savaşı seçimi kazanmak için kullanıyor. Ancak bu tutum Erdoğan’a ve AKP’ye kaybettirecektir. Çünkü bu, Türkiye toplumunun değil saray cuntasının savaşıdır. Hiçbir Cumhurbaşkanı veya Başbakan’ın bu halkın çocuklarını kendi siyasi ikbali için feda etmesi kabul edilemez. Vicdani red hakkı bu dayatmacı politikalar karşısında da savunulması gereken bir haktır.

3

Bu uygulamalarla birlikte çözüm süreci bizzat devleti ve ülkeyi yönetenler tarafından fiilen durdurulmuş durumdadır. Kaosu daha da derinleştirecek bu çatışmacı siyasette ısrar yanlıştır. Çözüm sürecinin askıda tutulduğu her bir günün halklarımıza maliyeti çok ağırdır. Bir kez daha ülkeyi yönetenleri sorumluluğa çağırıyoruz. Bir an önce çatışmaları ve can kayıplarını sonlandıracak çözüm politikaları devreye girmelidir. Görev, bu çatışmaları ve ölümleri durduracak adımların bir an önce, karşılıklı ve acilen atılmasıdır.

Partimiz, bugüne kadar çatışma politikaları karşısında üzerine düşenleri yapmıştır, bugünden sonra da yapacaktır. Biz’ler, çatışmaların durdurulması için çabalarımızı yoğun bir biçimde sürdüreceğiz. Biliyoruz ki, yapılması gereken, çatışma politikalarını bir kenara bırakıp, barışçıl çözüm yollarını yeniden devreye koymaktır. Barışı kazanma mücadelesi bugünün vazgeçilmez işidir.

Tüm kurumlarımıza ve bileşenlerimize, Türkiye’nin tüm demokrasi ve emek güçlerine, vicdan sahibi ve demokrat insanlarına, inançlı tüm kesimlere, asker ailelerine çağrı yapıyoruz: ‘‘Silahlar derhal susmalı, taraflar çatışmasızlığı sağlamalı, İmralı’da sayın Öcalan’a karşı sürdürülen tecrit sona erdirilerek diyalog ve müzakerelerle çözüm üretilmeli’’ hedefi ortak mücadele zeminimiz olmalıdır. Barış etkinlikleri, toplantıları, mitingleri ile sivil demokratik mücadeleyi yükseltelim. Silahların sesi karşısında demokratik siyasetin sesini yükseltelim.

Uluslararası insan hakları örgütlerine ve savaş karşıtı tüm sivil toplum kuruluşlarına çağrı yapıyoruz: Uluslararası bir sorunu uluslararası destek ve dayanışmayla çözmek için adımlarınızı yoğunlaştırın. Geçici AKP Hükümeti, IŞİD’e karşı mücadele adı altında, gerçekte Rojava’ya karşı düşmanca bir politika izliyor. Rojava’da IŞİD çetelerinin barbarca saldırılarının yenilgiye uğratılması ve bölge halklarının kantonlarda kendi kendilerini yönetmeleri, AKP iktidarının saldırgan politikalarının temel nedenlerindendir. Halbuki bugün Ortadoğu’nun en güvenli bölgelerinden birisi Rojava kantonlarıdır. O coğrafyada yaşayan halklar düşmanımız değil, dostumuzdur, barışın önemli bir parçasıdır.

4

Parti Meclisimiz, yapılan değerlendirmeler ve çıkarılan planlamalar doğrultusunda, MYK başta olmak üzere tüm örgütlerimizin barış ve çözüm mücadelesini sürdürmesi görevini bir kez daha vurgulamıştır. Sarayın savaş hamlesine karşı topyekun barış direnişi yapılacaktır. Merkezi düzeyde yapılan barış mücadelesi hamlelerinin izdüşümleri bütün yerel örgütlerimizde de gerçekleştirilecektir.

Öte yandan ne zaman yapılırsa yapılsın, partimiz tüm yerel örgütleri, bileşenleri ve kurumları ile birlikte yeni genel seçimlere hazırdır ve bu yöndeki çalışmalarına hız verecektir.

Biz biliyoruz ki, bu savaşın yeneni ve yenileni olmaz. Müzakere masasında, Dolmabahçe Mutabakatı zemininde, demokratik siyaseti geliştirmek ve çatışmasızlığı tahkim etmek büyük önem taşıyor. Bu doğrultuda gerçekleştirilecek her adım son derece kıymetlidir.

Partimiz, çatışmalı ortamı sonlandıracak, can kayıplarını önleyecek, barışçıl politikaları ve çözümü üretecek kararlılıktadır ve bunu gerçekleştirecektir.

 

Halkların Demokratik Partisi

 

Parti Meclisi

 

Ankara, 2 Ağustos 2015

Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2
Sağ 300x250 Reklam
YAZARLAR