Üst Header Banner Reklam
Demirtaş’ın sözcüsü olduğu PKK, ABD ve İsrail’in gayrimeşru çocuğudur.
Biz, kahrolası dilini MHP’ye uzatma cüretini gösteren bu kaos baykuşunun kendi kendine ötemediğini ve talimatla öttürüldüğünü biliyoruz. Viraneler baykuşu Demirtaş’ın sözcüsü olduğu PKK, ABD ve İsrail’in gayrimeşru çocuğudur.
10.09.2015 10:34:53
Bu haber 733 kez okundu
Demirtaş’ın sözcüsü olduğu PKK, ABD ve İsrail’in gayrimeşru çocuğudur.

 SEMİH YALÇIN TWİTTER’DAN SESLENDİ

PKK’nın siyasi kanadı HDP’nin eş başkanı Demirtaş denen kravatlı PKK’lı milliyetçi-ülkücü hareketi bugün tehdit etmiş.

PKK’nın siyasi kanadının eş başkanı Demirtaş, 7 Haziran seçimleri sonrasındaki sahte demokrat ve barış güvercini kisvesinden çabuk sıyrılmış.

Bugüne kadar kendisini ve örgütünün mensuplarını Vaşhington ve Tel Aviv’in yemlediği bu karanlıklar baykuşunun daha iç karartıcı ve ürkütücü şekilde ötebilmesi için son yemi, Brüksel’de verilmişti.

Viraneler baykuşu, Brüksel’den döner dönmez bizim milliyetçiliğimize dil uzatmıştı.

Demirtaş ve sözcüsü olduğu katiller güruhu pekiyi bilmektedir ki bizim milliyetçiliğimiz çakma değil; yüzde yüz yerli bir milliyetçiliktir.

Türk askerine, polisine ve masum vatandaşlara kurşun sıkarak barıştan söz etmek gibi evlere şenlik bir politikayla PKK’yı pazarlamaya çalışan bu kaos baykuşu bilmelidirki sözcülüğünü yaptığı bölücü örgütü yeri ve zamanı geldiğinde kazık niyetine çakarız.

Biz, kahrolası dilini MHP’ye uzatma cüretini gösteren bu kaos baykuşunun kendi kendine ötemediğini ve talimatla öttürüldüğünü biliyoruz.

Viraneler baykuşu Demirtaş’ın sözcüsü olduğu PKK, ABD ve İsrail’in gayrimeşru çocuğudur.

HDP de o nesebi gayrisahih çocuğun eline verilmiş tehlikeli bir oyuncaktır.

2009’da “çözüm süreci” adı ile başlatılan terör örgütüyle müzakere süreci, Anayasa’mıza ve mevcut kanunlarımıza göre konunun muhatabı olan AKP iktidarı ve PKK terör örgütünün siyasi uzantılarını hukuken suç işler konuma getirmiştir.

Apar topar bazı yasal düzenlemeler yapılsa da altı yıldır yapılan her şey Anayasa’mıza göre suçtur.

Sadece “Dolmabahçe Mutabakatı” adı ile kamuoyuna açıklanan belge bile işlenen anayasal suçun büyüklüğünü göstermeye yeter.

7 Haziran 2015 Milletvekilleri Genel Seçimleri sürecinde iç ve dış destek ile büyük bir PİAR çalışması sonucu şişirilen terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarının makyajı daha seçim akşamı dökülmeye başlamıştır.

Ne kadar “sempatik”, ne kadar “demokrat” ve ne kadar “cici çocuk” gösterilirse gösterilsin maskeler çok kısa sürede düşmüştür.

Normal ortamlarda ağzından âdeta bal damlayan “cici çocuk”, daha 8 Haziran günü destekçisi bileşenlerine tek tek teşekkür ederken bile Öcalan canisinin posterleri ve PKK paçavraları altında konuşmaktan geri durmamıştır.

Hani bunlar “Türkiye Partisi”, hani “demokrasi aşığı” oluvermişlerdi? Demek ki hepsi yalan ve aldatmacadan ibaretti.

Nitekim dağdan siyasete yol bulanlardan biri çıkmış, bölge insanımızı tehdit ederek “Ya bizimle olacaksınız ya defolup gideceksiniz!” demeye başlamıştı. Dağdan gelmiş, bağdakini kovuyordu.

Fakat erken seçim kesinleşince PKK’nın siyasi kanadı tekrar tribünlere oynamaya yeltenmiştir.

Nitekim Demirtaş;geçenlerde İzmirde seçmenlere yeniden barışmesajları vermiş, ne olduğunu unutup“demokrasi bülbülü”gibi şakımaya başlamıştır.

Cilası dökülen bu “cici çocuk”; bazı eyyamcıları, aydın geçinenleri, şehitlerimizin sayesinde kurulmuş bu hür vatanda dilediklerince sanat yaparken atalarımıza en ufak saygı ve minnet hissetmeden Türk milletinin düşmanlarına övgüler dizen kimi kendini bilmezleri “tatlı su frenklerini” kandırabilir belki. Ama bizi asla!

Demirtaş boşuna nefesini tüketmektedir. MHP tabanı; onun sahte ve inandırıcılıktan yoksun bir üslupla birtakım siyasi ve edebi kavramların arkasına sığınarak bölücü terör örgütünün silahlı eylemlerine meşruiyet kazandırmaya çalıştığını iyi bilmektedir.

O bakımdan MHP’ye gönül verenler iyi bilir ki MHP sadece bir siyasi parti değil; bir dava hareketi, dava partisidir.

MHP’liler; Demirtaş gibi pişkin, PKK sözcüsüne en küçük sempati duymazlar.

Eli kanlı katillerin sözcülerine sempati duymak, onların verdiği sahte demokrasi ve barış mücadelesine destek olmak için; şeref ve haysiyetlerini küresel aktörlere ve uyuşturucu tüccarlarına rehin bırakmış bölücü örgüt militanları kadar satılmış olmak icap eder.

Demirtaş, barışa ihtiyacımız var demekte ve silahla, cinayetle, terör eylemleriyle sözde barış elde etmeye çalışmaktadır.

Bu yolda büyük emekler sarf ettiğini söylemektedir. Evet, sözde çözüm sürecinden yararlanarak çok emek etmiş ve bir güzel silahlanmışlardır.

Devlete karşı toplu kalkışma hazırlığına hız vermişlerdir.Demirtaş’ın sözcülüğünü yaptığı katillerin doğu ve güneydoğudaki bazı illerdeki kanlı eylemleri, evdenevetüneller, yollaravesokaklara derin çukurlar kazmaları,s özde özerklik ilanları da bunu ispatlamaktadır.

Selahattin Demirtaş, partisinin ve adlarına konuştuğu eli kanlı katillerin ellerini Kürt kökenli vatandaşlarımızın yakasından çekmelidir!

Demirtaş ve partisi, hele örgütü; asla onların temsilcisi değildir.

Biz, bunların içinde hangi ihanet şebekelerinin yuvalandığını, aslında kimlere ve niçin taşeronluk ettiklerini biliyoruz.

Adlarını ve sorunlarını kullanarak, evlatlarını birer ölüm makinesi hâline getirerek onlara ettikleri eziyet ve zulüm, yaşattıkları tarifsiz acılar yetti artık!

  Silah zoruyla elde ettikleri blok oyların da hangi şartlarda alındığını biz iyi biliyoruz.

Bir gün bölgeden el çektirildiklerinde göreceklerdir ki buna en çok bölge halkı sevinecektir.

MHP tabanı bunları asla sevmeyecek ama adlarına ülkeyi yangın yerine çevirip evlatlarını şehit ettikleri millet; günü geldiğinde, ayrılmaz bir parçamız olan Kürt kökenli vatandaşlarımızı tasallut ve baskılarından kurtaracaktır.

Demirtaş, peynir ekmek yercesine yalan söylemekle kalmamakta, bir de devlete efelenmektedir.

PKK’nın silahlı eylemlerini, AKP iktidarınca verilen sözlerin tutulmaması karşısında koz ve gerekçe olarak kullanmaktan çekinmemektedir.

Maalesef PKK’nın siyasi kanadının bütün bu fütursuzluğunun en büyük müsebbibi Tayyip Erdoğan’dır. Bütün kabahat Erdoğan’ındır. Recep Erdoğan, kendisini devlet yerine koyduğu ve siyasi rakiplerini kâmilen devlete karşı göstermeye çalıştığı içindirki PKK’nin siyasi kanadıda fütursuzca Mehmetçik ve emniyet güçlerimizin verdiği mücadeleyi “sarayın savunması” olarak gösterebilmektedir.

Oysa Erdoğan devlet değil, kendisini devletin yerine koyarak günah ve yanlışlarını gizlemeye, siyasi konumunu muhafaza etmeye, kendini ve emrindeki partiyi yargının elinden kurtarmaya çalışan bir despottur.

Türkiye Devleti; bir şahıs veya zümrenin değil, milletindir. Devletin sahibi millettir.

Millet; Erdoğan’ı bahane ederek devlete başkaldıran kafaları, barış adı altında toplumsal birlikteliği yok etmek için güvenlik güçlerimizi şehit eden kanlı elleri kıracaktır.

 

 

 

 

Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2
Sağ 300x250 Reklam
YAZARLAR