Alman Parlamentosu'na Bırakacak Kadar Aşağılık Değiliz
Tüm dünyaya sesleniyorum; eğer kendinize güveniyorsanız, zerre kadar tarihe, ilme, belgeye, bilgiye saygınız varsa biz bütün arşivlerimizi açtık, sizin de varsa arşivleriniz siz de açın.
4.06.2016 21:57:54
Bu haber
565 kez okundu
“Tarihimizin Sorgulanmasını Alman Parlamentosu'na Bırakacak Kadar Aşağılık Değiliz”
Törende bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Medipol Üniversitesi’nin 2015-2016 Akademik Yılı Mezuniyet Töreni’nin hayırlı olmasını temennisinde bulundu.
Bu yıl üniversiteden mezun olan gençleri kutlayan ve başarı dileğinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 yıl önce sağlık hizmetleri alanında atılan bir adımın Medipol gibi Türkiye’nin önde gelen sağlık kurumlarından biri haline dönüşmesinin, ardından da seçin bir üniversite doğması sürecini yakından takip ettiğini kaydetti.
Sadece Medipol’ün serencamının dahi üniversiteden mezun olan gençler için güzel bir örnek ve ders olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ziyaret ettiğim okullarda, sınıflardaki tahtanın önüne geldiğimde öğrencilerimize nasihat mahiyetinde hemen şu dört ilkeyi yazar, altına da imza atarım. Oku, düşün, uygula, neticelendir. Okumak, yani bilgi ve ilim sahibi olmak, bu çok önemli, ama yetmez. Size aktarılan her bilgiyi öyle kayıtsız şartsız kabul etmeyeceksiniz, ondan sonra sorgulayacaksınız, düşüneceksiniz, muhakeme edeceksiniz” dedi.
“OKUDUKLARINIZI, DÜŞÜNDÜKLERİNİZİ HAYATA GEÇİRMELİSİNİZ”
Mezuniyet töreninde kendisini dinleyen gençlere nasihatlerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlere İmam Maturidi Hazretlerinin yöntemine başvurmalarını ve nakille birlikte aklıda kullanmalarını istedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kur’an-ı Kerim’de sık sık “Akletmez misiniz” ifadesinin geçtiğini ve ayet olarak bunu gördüklerini dile getirerek, “Okudunuz, düşündünüz, yine yetmez, uygulayacaksınız, yani kuvveden fiile çıkacaksınız. Okuduklarınızı, düşündüklerinizi hayata geçireceksiniz, bu da yetmez. Başladığınız işi bitireceksiniz. Bizde maalesef ‘Türk gibi başlayıp el gibi bitirmek’ diye bir deyim var. Ülkemizdeki en büyük sorun budur, yani okuyarak, düşünerek başladığımız işleri sonuçlandırma sıkıntısıdır; yani takip takip takip. Bunu yapmadığınız sürece başarı yok” diye konuştu.
Her bir öğrencinin bu dört ilkenin birinci aşamasını, okuma bölümünü bugün bitirmiş olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, artık hayat boyu eğitim diye bir kavram var olduğuna dikkat çekti.
“HERHANGİ BİR YATIRIM SADECE PROJE BAZINDA HAYATIMDA KALMAMIŞTIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tıp öğrencileri öğrenimle eğitimi bir arada yürütüyorlar, ama diğerlerinde tabii birçoğunda ikisi birarada yürümüyor. Eğitim süreci, okul hayatının herhangi bir aşamasında bitmiyor. İnsan yaşadığı müddetçe öğrenmeyle eğitimi bu defa birarada yürütüyor. Bununla birlikte aldığınız diplomalar sizin eğitimin özellikle de bu dönemde, burada geçen çünkü 4 yıllıklar vardı, tabii tıp okuyunca 6 yıl meselesi gündemde, 6 yıl burada bir lisans, ama bir de ön lisans aşamasını artık resmi olarak tamamladığınız anlamına geliyor. Bundan sonraki iş hayatınızda ve akademik çalışmalarınızda düşünme, uygulama ve neticelendirme kısımlarını başarıyla sürdürmenizi temenni ediyorum” şeklinde konuştu.
İstanbul’da 4,5 yıl Belediye Başkanlığı yaptığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Belediye başkanlığının ardından 11 yıl Başbakanlığının daha sonra da 2 yıla yakındır Cumhurbaşkanlığı sürecinin var olduğunu hatırlattı.
“Herhangi bir yatırım sadece proje bazında hayatımda kalmamıştır” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Her projeyi bizzat kendim defalarca gidip kontrol etmişimdir. Şu anda bu proje hangi safhadadır, inşaat ne durumdadır, ilerliyor mu? Gerekirse yüklenici firmaları çağırmışımdır, onlarla beraber bunu görüşmüşümdür, bunu yapmadığınız zaman temeli attığınız yerde o eser kalır. Onun için de temel atmadan pek hoşlanan bir Belediye Başkanı olmadım, temel atmadan hoşlanan bir Başbakan olmadım. Her zaman şunu söyledim: Açılışta varım. Niye? Çok temel atanlar geldi bu ülkede, attıkları temeller orada kaldı. Sizlerin bugünlere gelmenizde en büyük emek, hiç kuşkusuz annenize, babanıza, ailenize aittir. Onun için eli öpülesi anneler, eli öpülesi babalar, ben hep onu söylerim, hayatta el öptürmem ama, bazen böyle kolumuz koparılacak gibi olur, öptürmem. Tavsiyem hep şudur: Annenizin, babanızın, bir de öğretmenlerinizin elini öpün, başka kimsenin elini öpmeyin. Bazıları biliyorsunuz eli öptürmeyi bırakın ayaklarını da öptürüyorlar. Anadolu’da falan bunlar çok olurdu. Ama artık hamdolsun yavaş yavaş bunlar bir kenara itildi, ötelendi. Ailelerinizin her birine ülkemize ve milletimize böyle hayırlı evlatlar yetiştirdikleri için ben teşekkür ediyorum şahsım ve milletim adına. Akademik gelişimiz için de şahsım, milletim adına hocalarınıza teşekkür ediyorum. Ülkemize ve milletimize sağlayacağınız katkılar için sizleri şimdiden kutluyorum.”
“EĞİTİMİN FİZİKİ ALTYAPISINI İLERİYE GÖTÜRÜRKEN İÇERİK KONUSUNDA AYNI MESAFEYİ KAT EDEMEDİK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelecek dönemde eğitimde kemiyetle birlikte keyfiyete de ağırlık vermek mecburiyetinde olduklarını belirterek, kemiyetin olabileceğini ancak keyfiyet olmadıktan sonra onun bir anmalı olmayacağını kaydetti.
“Aslolan keyfiyettir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geçtiğimiz 13 yılda bu alanda gerçekten çok önemli devrim niteliğinde hizmetler gerçekleştirdik. 250 bin yeni derslik inşa ederek toplam derslik sayımızı 581 bine çıkardık. 542 bin yeni öğretmen atayarak öğretmen sayımızı 921 bine ulaştırdık. Pansiyonlarda 336 bin yeni yatak ilavesiyle kapasiteyi 684 bine yükselttik. Yükseköğretimde 425 yeni yurtla sayıyı 615’e, 294 bin yeni yatakla da buradaki kapasiteyi 476 bine çıkardık. 2002 yılında ülkemizde sadece 76 üniversite vardı. Bugün Türkiye sahip olduğu 193 üniversite ile kendi evlatları yanında 160 farklı ülkeden 15 bini burslu olmak üzere 80 bin öğrenciye de eğitim imkânı sunuyor. Bunların hepsi çok güzel gelişmeler, hepsiyle de iftihar ediyoruz. Ama eğitimin fiziki altyapısını bu kadar ileriye götürürken içerik konusunda aynı mesafeyi kat edemediğimizi üzüntüyle görüyorum. Öncelikle ilk, orta ve lise müfredatını baştan sona gözden geçirmemiz gerekiyor. İsmet Bey, yeni Milli Eğitim Bakanımız olarak burada, iki Millî Eğitim Bakanı yan yana, ona göre süratle bu süreci bizim artık halletmemiz lazım, tahammülümüz kalmadı, bunu başarmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“EY ALMANYA, SEN NE YAPMAK İSTİYORSUN, SENİN DERDİN NE, ÖNCE ONU SÖYLE”
Dünyadaki en son gelişmelerle birlikte tarihe ve kültüre uygun yeni bir müfredatın ortaya konulması ve uygulanması gerektiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Alman Parlamentosunda yapılanları görüyorsunuz değil mi? Dert ne? Almanya’daki Türklerin evlatlarına yalan bir tarihi öğretmenin adımlarını atıyorlar. Peki, burada bu skandal olayın başını çeken kim? Kökeni ili söylemeyeceğim, o ilden olanlar şimdi yanımda, karşımda duruyorlar, üzülürler ve onlar da tabii buradan gerekenleri söylüyorlar, kökeni itibariyle buralı. Ama ben ona bir defa Türk diyemem. Niye? Çünkü bu milletin kanının damarlarında olduğu bir insan kalkıp da bu milleti sözde Ermeni soykırımıyla suçlayamaz, bunu yapamaz. Ve biz bütün arşivlerimizi açtığımız halde, bugün oradaki konuşmamda da söyledim, ey Alman yöneticileri, sorumluları, medyası, şusu-busu vesaire, tüm dünyaya da sesleniyorum; eğer kendinize güveniyorsanız, zerre kadar tarihe, ilme, belgeye, bilgiye saygınız varsa biz bütün arşivlerimizi açtık, sizin de varsa arşivleriniz siz de açın. Gelin tarihçileri görevlendirelim, hukukçuları görevlendirelim, arkeologları görevlendirelim, hepsi birlikte çalışmalarını yapsınlar. Ve bu çalışmaların neticesinde çıkacak olana biz razıyız, hodri meydan. Bunu sadece bugün söylemiyorum, bunu Başbakan olduğum gündem bu yana hep söyledim, uluslar arası toplantılarda da söyledim; ey Almanya, ya sen ne yapmak istiyorsun, senin derdin ne, önce onu söyle.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya Başbakanı Merkel ile yaptığı telefon görüşmesinden de bahsetti. Merkel ile yaptığı görüşmenin içeriğini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendisiyle (Merkel) konuştuğumuzda da bana ne diyor biliyor musunuz şu olaydan üç-dört gün önce? Diyor ki; elimden geleni yapacağım. Senin elinden gelen Parlamentoda oylamaya katılmamak mı? Burada eğer dürüst bir davranışın olsa katılırdın, o bir hanımefendi hani ret dedi ya, ikinci ret de senin oyun olurdu, ben de seni alkışlardım. Türk Parlamentosundan Parlamentoyu ilgilendiren bir oylama olduğunda siz grubunuza sahip çıkarsınız diyen siz değil misiniz? Sizsiniz. Peki, siz grubunuza niye sahip çıkmadınız? Bunu kendisine söyledim. Dürüst değiller, samimi değiller. Şunu da söyleyeyim: Bunların aldığı bu kararın zaten kıymeti harbiyesi yok. Buradan girer, buradan çıkar, bizim için hiç önemi yok. Ve üniversitelerimizden yetişen gençlik olarak sizlerden tek arzum, tek isteğim şudur: Biz tarihimizle bugüne kadar hep övündük, övünmeye devam edeceğiz. Ama biz tarihimizin sorgulanmasını kalkıp da Alman Parlamentosuna bırakacak kadar kusura bakmayın aşağılık değiliz. Ve sadece şu anda bizim ordumuzun kendi arşivleri de dahil, sivil, onlar da dahil bu konularda biz çok sağlamız, hiç endişemiz yok” şeklinde konuştu.
“HOCALARIMIZ BİZİM HER ŞEYİMİZDİR, VARLIK SEBEBİMİZDİR”
Üniversitelerde kendi ülkesine ve milletine ihanet mahiyetinde bildirilere imza atanların, sosyal medyada mesaj yayınlayanların ve yurt dışında konuşanların var olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu eylemlerin hiçbirinin akademik özgürlükle bir ilgisi olmadığına dikkat çekti.
Üniversitelerdeki 150 bin öğretim elemanı içinde kendi ülkesine ve milletine söverek sivrilmek isteyen 3-5 bin kişinin bulunduğunun anlaşıldığını ve bunu bildiklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz ilim ve irfanlarıyla başımızın tacı olan gerçek akademisyenlerimizi kesinlikle tenzih ederek, adeta beşinci kol faaliyeti icra eden bu mankurtları huzurlarınızda bir kez daha kınıyorum. Yoksa hocalarımız bizim her şeyimizdir, bizim varlık sebebimizdir. Biz onlara saygı duymaz, saygı göstermez de kime saygı duyarız, onlarla biz buralara geldik. Bu topraklarla ve milletimizle hiçbir gönül ve değer bağı bulunmayan bu güruhun en kısa sürede ben üniversitelerimizden temizleneceğine inanıyorum. Biz artık bu tarz çarpıklıklarla değil akademik faaliyetleriyle, buluşlarıyla, uluslararası düzeyde ses getiren yayınlarıyla, ödülleriyle ülkemizin hedeflerine ulaşması konusunda ortaya koydukları başarılarla gündeme gelen üniversite mensuplarını konuşmak istiyoruz. Mevlana Hazretleri, ‘bir kötü taş bir altın kâseyi kırar, ama ne taşın değeri artar, ne de altının değeri eksilir’ diyor. Bu güruhun yaptıkları densizliklerle akademi dünyasına zarar verdiklerini biliyoruz. Ama bu durum ne onları önemli hale getiriyor, ne de gerçek akademisyenlerin kıymetini azaltıyor. Önümüzdeki dönemde üniversitelerimizde de kapasite, öğrenci ve akademisyen sayısı yanında eğitim-öğretimin içeriğine yoğunlaşılması gerektiğine inanıyorum. Bu doğrultuda çalışan, çalışacak olan her üniversitemizin, her hocamızın yanında olacağımı özellikle ifade etmek istiyorum. Bu düşüncelerle bir kez daha İstanbul Medipol Üniversitemizin 2015-2016 Akademik Yılı Mezuniyet Töreninin hayırlı olmasını diliyorum. Mezun olan öğrencilerimizi ve onları yetiştiren hocalarımızı tekraren kutluyorum. Sizlere sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum; kalın sağlıcakla” dedi.
Anahtar Kelimeler
YORUMLAR
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter
kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar
hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Henüz yorum yapılmamış ilk yorum yapan siz olun...
2